S(3)

1.3K 218 135
                                    

Oy ve yorum 🌑

"Senin sınırlarını sikeyim Shadow."

Masamdaki süs plastik topu yüzüne attığımda diğer attığım şeyler gibi tutmuş ve yanına koymuştu. Dün. Dün herşey çok güzeldi. Bana kendini açmıştı bir nebze de olsa. Bundan umutlanmıştım. Herşey farklı olacak demiştim ama şimdi... Eskisinden bile kötüydü ve tek kelime etmiyordu!

"Sana konuşmanı emrediyorum." Kristal içki bardağıma klasiğimi doldururken bir yandan da çatık kaşlarımla onu izliyordum. "Bugün kahvaltıda ne yedin? Detaylı anlatım yap. Emir veriyorum. Karşı gelemezsin."

"Kahvaltı yapmadım efendim."

Duyduğum iki şey beni çıldırtma evresine getirmişti. Büyük bir kahkaha atıp bardağı sertçe masaya koydum. Kahvaltı yapmamıştı? Şu an akşam yemeğine geliyordu saat ve o bunca zaman kendini aç mı bırakmıştı? Üstelik sabah yeni silahları almak için şehirler arasını yolculuk yapıp gelmişti. Hele 'efendim' kelimesi???? Sınanıyorum.

"Beni zorluyorsun. Sana daha yeni kendine dikkat et dedim ve sen... NE DEMEK KAHVALTI YAPMADIM?!"

"Gerek duymadım efendim."

"Efendinini siksinler." Büyük adımlarla önün gelip kolundan tutup kendime çektim. Yüzümüz şu an çok yakındı ancak onda hiçbir belirti yoktu. Resmen duyguları alınmış gibi bakıyordu bana. Acıyla yutkundum. Bana da yazık değil miydi yani?

"Shadow beni kendinden uzak tutman her zaman vardı ama..." Diğer elimle çenesini tutup bana bakmasını sağladım. "Bunu bana yapma. Beni kendinle sınama."

Durdu. Sadece durdu ve yüzüme baktı. Bir şey demeyerek düz bir ifadeyle baktı bana. Bunun kalbime bıraktığı acısını bilse tepki verir miydi acaba? Ah. Sanırım bunun cevabını öğrenmek istemezdim. Çünkü eğer cevap hayırsa... O zaman hiç toparlanamayabilirdim.

"Bir şeyler atıştır. Yemek vaktinde dadıyla yemeği odana göndereceğim ve kontrol etmesini isteyeceğim. Sakın yemeyip saklamaya çalışma. Odayı arttıracağım."

Alnına küçük bir öpücük koyup geri çekildim. Kolunu da çenesini de bırakıp arkamı döndüm ve bardağımı geri elime aldım. "Bay Lee'nin oğlu kayıp diye duydum. Minho muydu? Onun içinde adam çıkar. Hem yardım ediyor gibi gözükelim hemde erken bulursak..." Tek dikişte bitirip masaya koydum. "Güzel bir kozumuz olur."

"Bununla ilgili bir koza ihtiyacımız yok."

İşte bu beklenmedikti. Sabahtan beri sadece emir verdiğimde konuşan gölgem ilk defa kendi istediğiyle konuşmuştu. Kaşlarımı çattım ve ona döndüm. Dediğim şey mantıklıydı her yönden. Neden böyle bir tepki verdiğini anlamamıştım. Lee ailesi ile yapılan son takas yüzünden miydi? Sanmıyorum. Shadow bunları takmazdı.

O zaman... Ah.

"Lee Minho~" dudağımı yalayıp kaşlarımı yukarı kaldırdım. "Herkesin gözdesi, yetenekli ve güzeller güzeli diye anılan Lee Minho. Açıkçası onu görmek isterim. Büyük gözleri ve kalp şeklinde dudaklarıyla insanın aklını başından alan bir güzelliği var diyorlar."

"Tamam. Bizzat arayacağım onu."

Bir şey dememe kalmadan geri geri gittiğinde dur bile diyemeden gözden kaybolmuştu. Tanrım. Bir saniye. Beni kıskanmıştı. Beni. Shadow. Kıskanmıştı?

Şaşkınlık içinde kahkaha attım. Bu aşırı iyi bir histi lan. Resmen kıskanmıştı ve bunu belli etmekten çekinmemişti. Sahi... Lee Minho'dan bahsettiğimiz için sanırım bu normaldi. Daha önce hiç görmemiştim ama herkes hem yeteneklerini hemde görünüşünü övüyordu. Güzeller güzeli diyorlardı ona.

Sanırım kimse benim shadow'umu görmemişti.

Gerçi bende görmedim.

Hay lanet.

Boş bardağı doldurup elime aldım ve yatağa oturdum. Düşünmem gereken şeyler vardı ve maalesef sadece bazısı onunla ilgiliydi. Şirketin durumunu gözden geçirmem gerekiyordu. Sahi. Bizzat ilgileneceğini söylemişti. Öldürmezdi, değil mi?

•••
Çok kısa oldu ama olayları bölmek istemedim :(

Shadow •Chanmin• ⚜️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin