Odanın penceresinden içeri sızan ince güneş ışığı gözlerimi açmama neden oldu. Uyku mahmurluğuyla etrafa bakınırken pencereye döndüm. Şafak vaktiydi. Güneş doğmakla batmak arasında bir savaş veriyor gibiydi. Odada benden başka kimse yoktu. Diğerleri çoktan kalkmış olmalıydı. Bende vakit kaybetmeden kalkıp yanlarına gitmeliydim. Ayağa kalktım ve büyük giysi dolabını açtım. Dolaptan siyah bir pantolon ve siyah bir gömlek seçtim. Fakat yaralı kolum nedeniyle gömleği giymekte biraz zorlandım. Anlaşılan bu yara beni çok zorlayacaktı. Yinede elimden gelen en hızlı şekilde giyinmeye çalıştım. Üzerimi giyindikten sonra boy aynasının önüne geçip gece boyunca birbirine giren saçlarımı ellerimin yardımıyla açıp biraz çeki düzen verdim. Kendime son bir kez bakıp aşağı inmek için kapıya yöneldim. Merdivenleri inerken salondan gelen konuşma seslerini net bir şekilde duyabiliyordum. Salona girdiğimde herkesin orada olduğunu farkettim. Laura ve Teressa mutfakta kahvaltı hazırlıyorlardı. Edward, Alex ve Matteo kendi aralarında sohbet ediyorlardı. Bonnie ise Chris'in omzuna yatmış kitap okuyordu. Onlara selam verip mutfağa kızların yanına geçtim.
"Günaydın kızlar." Sesimi duyan Teressa bana dönüp gülümsedi.
"Günaydın, iyi uyuyabildin mi?"
"Evet gayet iyi uyudum."
"Yaran ne durumda?" diye sordu Laura. Bir yandan da önündeki sebzeleri doğramakla uğraşıyordu.
"Düne nazaran daha iyi, artık daha rahat hareket ettirebiliyorum." dedim.
"Önce kahvaltı yapalım sonra hem yarana pansuman yaparız hemde gücünün ne olduğuna bakarız." Son sözüyle birlikte gözlerim heyecanla parlamaya başladı.
"Sonuçlar çıkmış mıdır? "diye sordum çocukça bir heyecanla. Teressa bu tepkimi komik bulmuş olacak ki kıkırdamaya başladı.
"Evet çıkmıştır. Bakıyorumda gücünü öğrenmek için çok heyecanlısın." Kafamı evet anlamında salladım.
"Hemde nasıl. O kadar merak ediyorum ki."
"İlk geldiğimizde hepimiz senin gibiydik." dedi arkamdan gelen bir ses. Böyle bir ses beklemediğim için irkilerek arkama döndüm. Konuşan kişi Alex'ti. Ne zamandır buradaydı? Geldiğini hiç farketmemiştim.
"Özür dilerim, korkuttum mu?"
"Hayır hayır, sadece bir anda seni görünce biraz irkildim. "dedim.
"Bir sıkıntı mı var Alex? "diye sordu Laura.
"Hayır bücür, sadece su içmeye geldim." Laura sinirle karışık gülerek Alex'e döndü.
"Bana bücür demekten ne zaman vazgeçeceksin acaba? "Alex tek kaşını yukarı kaldırıp düşünüyormuş gibi yaptı.
"Hmm,sanırım hiçbir zaman. "dedi gülerek.
"Çok sinir bozucusun Alex!"dedi Laura.
"Küçük çocuklar gibi tartışmayı keser misiniz lütfen?"dedi Teressa çocuklarını azarlayan bir anne gibi. Bense bu sırada gülerek olanları izliyordum. Alex ve Laura tam bir abi kardeş gibi tartışıyorlardı. Teressa da bir anne gibi onları azarlıyordu.
"Tamam, sakin olun hanımlar. Suyumu içtim ve gidiyorum." dedi Alex ellerini kaldırarak. Ardından hızlı adımlarla salona geçti. Alex gittikten sonra üçümüz birden gülmeye başladık.
"Bu çocuk beni delirtmek istiyor!" dedi Teressa gülerken.
"Bence çok eğlenceli biri." dedim
"Öyledir, Alex bizim neşe kaynağımızdır." dedi Laura.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOTERİA (Milvus Adası)
Fantasy"Sonu görünmeyen sisli bir yolda ilerlemeye başlamıştık, yolun sonunda ne ile karşılaşacağımızı hiçbirimiz bilmiyorduk. Belki bir savaş bekliyordu bizi, belki mutlu bir son. Belki can alacaktık bu yolda, belki can verecektik. Dedim ya, sisliydi bu y...