Bölüm 5

124 49 31
                                    

Tanışma faslı bittikten sonra yakalanmak istemediğimiz için yola devam ettik. Gerçi, ben hala neden kaçtığımızı bilmiyordum. Ama kısa zamanda öğreneceğimi bildiğim için fazla üzerinde durmadım. Hala yürüyorduk. Güneş tam tepemizdeydi. Sanırım öğlen olmuştu. Artık üç kişi olduğumuz için öncekine göre daha az korkuyordum.

Bu adını bile bilmediğim garip yerde tam ikinci günümü geçiriyordum. Bir süredir aklım Mia'daydı. Acaba şuan ne yapıyordu? Beni merak etmiş miydi? Umarım dadı yanından ayrılmamıştır. Ah! Bir an önce buradan kurtulup kardeşimin yanına gitmeliydim.

"Neyin var? Durgun görünüyorsun." Aklım o kadar doluydu ki bana seslenene kadar yanımda yürüyen Bonnie'yi bile farketmemiştim. Ona dönüp iyi olduğuma inanması için gülümsedim.

"Sadece yorgunum. Daha ne kadar yolumuz var?"

"Merak etme en geç yirmi dakika sonra evde oluruz." Kafamı tamam anlamında salladım ve gözlerimle isimsiz çocuğu aramaya başladım. Bizden yaklaşık on adım ileride yürüyordu. Hala adını bilmediğimi farkettim. Bonnie'ye döndüm.

"Birşey sorabilir miyim?"

"Tabi, bir sorun mu var?"

"Hayır hayır, sadece onun adını merak etmiştim."dedim başımla isimsiz çocuğu göstererek. Bonnie kıkırdadı.

" Sana adını söylemedi mi? "Başımı olumsuz anlamda salladım.

" Hayır, çok sordum ama söylemedi. "

" O hep böyledir. Gizemli olmayı sever. "

" İsmi ne peki? "

" İsmi Edward. "

Edward. Adı hoşuma gitmişti. Acaba anlamı neydi? Bunları her ne kadar merak etsem de şuan kafamı bu sorularla doldurmak istemiyordum. Daha önemli sorunlarım vardı. Peşimde neden beni aradıklarını bilmediğim bir ordu vardı ve ben ne yapacağımı bilmiyordum. Bu düşünceler bir bir beynime doluşurken içimi tekrar bir korku kapladı. O an anladım ki burada neler olup bittiğini öğrenmeden içim rahat etmeyecekti.

Biraz daha ilerledikten sonra sarmaşıkların bol olduğu bir alanda durduk. Gözlerim etrafta ev ya da ona benzer bir yapı arıyordu ancak başarısız oldular. Etrafta ağaç ve sarmaşık dışında hiçbir şey yoktu. Acaba henüz gideceğimiz yere varmamış mıydık?

"Neden durduk? Eve gitmemiz gerekmiyor muydu?"

"Eve geldik zaten." diye beni yanıtladı Edward.

Etrafta hiç yapı yoktu. Gelmiş olamazdık. Ben evin nerede olduğunu düşünürken Bonnie ve Edward sarmaşıklara doğru yürümeye başladılar. Ne yaptıklarını anlamaya çalışıyordum ama Edward'ın "Neden orada duruyorsun? Hadi gelsene." demesiyle kendime geldim ve peşlerinden gittim.

Sarmaşıkların arasında ilerlemeye başladık. Nereye varacağımızı bilmiyordum. Doğrusunu söylemek gerekirse, umrumda da değildi. Artık düşünmeyi bırakmıştım. Üzerimdeki elbise yürümemi bir hayli zorlaştırıyordu. Ben zar zor yürümeye çalışırken önümüze kocaman, ihtişamlı bir kapı çıktı. Kapıya bakakalmıştım çünkü kapı gerçekten çok büyüktü. Ben kapıyı incelerken Edward bir adım öne çıktı ve kapıyı çaldı. Ama normal bir şekilde değil. Mors alfabesi gibi bir alfabe ile yavaş yavaş kapıya vuruyordu. Kapının diğer tarafındaki kişiye birşey anlatmak ister gibi bir hali vardı. Kapının arkasından ince bir kız sesi duyuldu.

"Edward sen misin?"

"Evet Laura benim, kapıyı açar mısın?"

İhtişamlı tahta kapı yavaşça açıldı ve arkasında sarışın, yeşil gözlü bir genç kız göründü. Kız Bonnie ve Edward'ı görünce kocaman gülümsedi.

SOTERİA (Milvus Adası) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin