İkinci Bölüm

12 3 39
                                    

10 Ekim 2011
Annemler doğum günüm için hazırlıklar yaparken onlardan market izni alıp Doğuşun yanına gelmiştim. Doğuş geldiğimi görünce o güzel gülümsemesinden atmıştı bana. En son bir ay önce gelebilmiştim ailem artık bahanelerime inanmıyordu. Doğuşsa her gün gelip beklemişti beni. Doğum günümde gelmemi beklemiyordu muhtemelen. Gelir gelmez bana doğru koşup sarıldı. Küçük bi çocuk için boyu fazla uzundu. Sonra bana elindeki çiçeği verdi.

"Lavinia çiçeği bu. Ölümü temsil eder." dedi ama bunu o kadar gülümseyerek söyledi ki sanki temsil ettiği şey güzel gibi geliyordu kulağa.

Bana doğum günümde ölüm çiçeği almıştı. Garipti ama bunu seviyordum.

19 Eylül 2023
Doğuşla karşılaşmamızı hep çok hayal etmiştim. Nasıl olur, nerede olur... Benimle tekrar konuşur mu yoksa yüzüme bile bakmaz mı... şimdi karşımdaydı. Beni fark etmeden kaçmalı mıydım? Artık çok geçti. Ben donakalmış ne yapacağımı düşünürken o beni fark etmişti bile.

"Hoş geldin Doğa" dedi donuk bir sesle.

"Hoş buldum Doğuş" diyebildim sadece.

"Neden sözünü tutmadın?" dedi gözleri dolmuştu.

"Üzgünüm ama her şeyin bir açıklaması var" dedim ve yanına oturdum. Aslında açıklaması yoktu. Çocuktum ve aileme laf geçiremiyordum. Büyüdükten sonra da değişen bir şey olmamıştı. On sene sonra o kutuyu birlikte açıcaktık ama ben gelmedim. O yalnız açtı. Üstelik gelme fırsatım vardı...

"Neden bana hiçbir açıklama yapmadan beni bırakıp gittin? her gün burda seni bekledim. Yıllarca hatta aylarca! ama sen gelmedin. On yıl sonra kutuyu açma zamanımız geldiğinde bile sen yoktun Doğa." ağzından dökülen her bir kelime bir bıçak gibiydi. Ağlamamak için kendimi tutmaya çalışıyordum ama başaramamıştım.

Tam konuşacakken intihar etmeye çalışan çocuğun yanında gördüğüm sarışın kız geldi. Yanlış görmemiştim. İntihar etmeye çalışan çocuk oydu ve o Doğuştu. O kızın Doğuşun sevgilisi olmamasını ummuştum.

Kız Doğuşa bakıp kaşlarını çattı. "Yine mi burdasın sen!"

Doğuş yanımdan kalkıp kızın yanına gitti. "Üzgünüm kuralları çiğnedim."

Kızın yüzü yumuşadı "tamam iyiysen sorun değil." dedi. Sonra bana baktı. Hiçbir şey sormaması beni bildiğini düşündürtmüştü.

Bora yanıma geldi ve kulağıma eğilip fısıldadı "kutu sende kalabilir" ona derin derin baktım. O küçük çocuk kocaman bir adam olmuştu. Sanırım bir kız arkadaşı vardı ve o ben değildim.

Sonra birlikte gittiler. Giderlerken kız sürekli söyleniyordu. Bir ara "kapın kilitli değil miydi senin?" dediğini duydum.

19.42
Saat çoktan akşam olmuştu. Eve geldiğimden beri olanların etkisinden çıkamıyordum. Yarın okulum başlıyordu ama sadece oturmuş boş boş duvara bakıyordum.

Olanları o kadar çok düşünmüştüm ki o an fark etmediğim bazı detayları şu an fark ediyordum. Kapı kilitlemek de neydi? ya da kuralları çiğnemek? Bir gariplik vardı. Yanlış duymadıysam kız Boraya yarın ki randevunu aksatma demişti. Ayrıca kız hiç Doğuşun tipi değildi. Ya da ben kendimi kandırıyordum. Tuna bir kaç mesaj atmıştı ama bakmamıştım. Telefonu aldım ve mesajlara baktım.

14.28
Eve gittin mi?

15.36
Bir sorun yok değil mi?

16.00
Müsait olunca bana yazar mısın?

Müsaittim. Hem de saatlerdir ama ona yazmamıştım. Bir süre de yazmayacaktım. Ağlamama savaşları verdiğim o esnada kapı çaldı. Didem hâlâ ortalarda yoktu tamamen aklımdan çıkmıştı. Didem olmasını umarak kapıyı açtım.

Didemdi ve ağlıyordu. Anlaşılan onun da günü pek iyi geçmemişti. Hemen içeri geçirip sarıldım. Ne benim ne olduğunu soracak gücüm ne de onun anlatacak gücü vardı. Bu yüzden sormadım. Sadece sarıldım ve ben de ağladım. Birlikte dakikalarca ağladık.

Sonunda sakinleştiğimizde ne olduğunu sordum. Furkandan çok hoşlanmış bizim saf kızımız. Birlikte eve geçmişler. Bazı şeyler yaşanmış falan filan. Sabah çocuk Didemi evden kovmuş kız arkadaşım gelicek artık gider misin diye. Üstüne bir de evi bulamamış kaybolmuş. Şarjı da bitikmiş. Saatlerce evi arayıp güç bela bulmuş.

Sonra ben anlattım olanları. Dideme Doğuşla yaşadığımız her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlatmıştım yani biliyordu. Şok oldu duyunca. Biraz daha sohbet edip uyuduk.

03.40
Kapının çalmasıyla uyandım. Ağlamaktan bitik gözlerim çatlayan başımla zar zor yataktan çıkıp kapıya gittim. Kapıyı açtığımda karşımdaki Doğuştu.

Gözlerinden resmen ateşler çıkıyordu. O güzel masum suratı şu anda hiç masum gelmiyordu. Sanki bu benim tanıdığım Doğuş değildi.

Ben daha kapıyı tam açmadan beni ittirip içeri girdi. "D-Doğuş napıyorsun" elim titremeye başlamıştı. Bu Doğuş değildi. Doğuş böyle biri değildi.

İçeri geçti. Bir anda bardakları yere fırlatmaya başladı. Ben ağlarken yüzüme bile bakmıyordu sadece kırılan bardaklardaydı gözü. Didem koştura koştura indi. Onun da gözleri fal taşı gibi açıldı.

"Eğer bir daha karşıma çıkarsan seni öldürürüm." dedi Doğuş.

Ben dolu gözlerimle ne yapacağımı bilemezken Didem polisi aradı. Bunu gören Doğuş gülmeye başladı. "Bunu sen istedin Doğa her şey senin suçun" kapıya doğru yürüdü, geçerken bana omuz atıp düşürdü ve gitti. Dideme telefonu kapatmasını söyledim. Yerde kırık camların üstüne düşmüş ağlıyordum ve şu an en az acıyan şey camların kestiği bacaklarımdı.

LaviniaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin