♫ 20

513 74 20
                                    

POV: Lee Felix

Satranç, hayat gibidir. Her parçanın kendi işlevi vardır. Bazıları zayıftır, bazıları ise güçlü. Bazıları oyunun başında işine yarar, bazılarıysa sonunda ama kazanmak için hepsini kullanmak zorundasın. Aynen hayatta olduğu gibi, satrançta da skor tutulmaz. On parçanı kaybedip yine de kazanabilirsin oyunu.

Adam Fawer'nın sözü beynimde yankılanırken tek yapabildiğim olduğum yerde durup boş boş file ile bakışan Hyunjin'i izlemekti.

Kim Seungmin kendini yere atmış sinirle ağlarken Jooyeon ve Jungsu onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Seungmin'in hakkını yiyemezdim, gerçekten de bu maç için çok uğraşmıştı.

Jisung, sevgilisinin göğsüne kafasını koymuş ağlarken Minho sırtını okşayıp onu sakinleştirmeye çalışıyordu.

Hyunjin'e yaklaştığımda elimi omzuna koydum. Omzunda hissettiği eli ile bana baktığında yüzünde tuhaf bir duygu vardı.

Kızgın değildi, öfkeli de değildi.

"Gitmemiz gerek."

Hyunjin boş gözlerle olduğu yeri terk ettiğinden arkasından ilerlemeye başladım. Spor salonuna gittiğimizde Seungmin ve Jisung hâlâ ağlıyordu, yanındakiler onlara destur vermeye çalışıyordu.

"Bugün duvara tosladık.... ama duvara tosladığımız zaman bu bize bir sonraki sefere onun üzerinden geçme şansı verir."

Herkes Hyunjin'in dediği sözlere karşı benim dahi herkesin gözleri onu bulmuştu, zorla yutkunduğunu fark etmiştim. Hyunjin ellerini yumruk yaptı ve kapıya doğru ilerledi.

"Koçla konuşmam gereken bir konu var, biraz ayrılmam gerek."

Soyunma salonundan çıktığında Jisung kırmızı olan burnunu çekip konuşmaya başladı.

"Aramızda en çok uğraşan şüphesiz Hyunjin'di ve nasıl ağlamadığına çok şaşırdım."

Yüzümde bir sırıtma oldu ve kapının kolunu aşağıa indirmek için tuttum.

"O sadece güçlü durmaya çalışıyor. Öyle olmaya çalıştığı için sizin yanınızda ağlamayı reddediyor. Yalnız kaldığında ağlayacaktır, yani şu an gibi. Klasik Hyunjin işte."

Kapıyı açıp çıktığımda ilk uğradığım yer erkekler tuvaleti olmuştu. İçeriden ağlama sesleri duyduğumda kapıyı açıp içeri girdim. Hyunjin'in ağlamaktan kıpkırmızı olmuş gözüne bakarken kekelemeye başlamıştı.

"Felix... ben..."

Sözünün bitmesine izin vermeden kollarımı belinden geçirip vücudunu kendiminkine çektim.

"Ağlarken sarılma ihtiyacı duyduğunu söylemiştin; ben buradayım, bana sarılabilirsin."

Kollarıyla iki yanımı sardığında beni kendine daha çok çekmişti. Kafasını boyun boşluğuma koyup ağlamaya devam ederken konuşmaya başladı.

"Nerede hata yaptım? Neyi atladım? Ben kaybetmekten korkmaya başladım Felix."

"Kaybetmekten korkma; bir şeyi kazanman için bazı şeyleri kaybetmelisin ve unutma; kaybettiğinde değil, vazgeçtiğinde yenilirsin. " Söylediğim sözlerle kahve gözleri beni bulduğunda gülümsedi ve küçük bir çocuk gibi burnunu çekip gözlerini kırpıştırdı.

"Felix edebiyat yapıyorsun ve bilmelisin ki edebiyatta kötüyüm."

Yüzümde alaylı bir sırıtma oluştu ve elimi sarı saçlarına götürüp karıştırdım.

"Onu sınavda tam elli puanla geçmenden anlamıştım."

Hyunjin kaşlarını çatıp bebek pozu aldığında yüzümde gülümseme belirmişti. Tabii, 1.79 boyunda bebek olur muydu, bilemeyeceğim.

Setter's Hitter » Hyunlix✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin