2. BÖLÜM

43 15 2
                                    

Evimin bulunduğu sokağa girdiğimde huzur kapladı içimi. Uzun bir süre evimden çıkmayacağım. Camdan dışarıyı mutlulukla izlerken onunda beni izlediğini fark ettim. Ona döndüğümde gözlerinde anlayamadığım bir duygu vardı. Şefkat, sevgi, özlem... Ama neden? Neden bana böyle bakıyor, neden şu an yanımda, neden beni korudu? Kafamda tekrar sorular canlanmaya başladığında arabanın yavaşta durduğunu anladım. Hiçbir şey söylemedi. Hiçbir şey söylemedim. Arabadan inip eve yöneldim. Eve girmeden önce son bir kez tekrar dönüp ona baktım. Gözleri hala bendeydi. Teşekkür edemedim ama içten bir şekilde gülümsedim.

Eve girdiğimde ne kadar çok yorulduğumu vücudumun titremesiyle fark ettim. Üzerimdekilerden kurtulup kendimi ılık bir duşa attım. Korku dolu anlar yaşadığımı en çaresiz anımda tekrar umuda tutunmamı sağlayan o adamı bir türlü aklımdan çıkaramıyordum. İlk defa bana bu kadar yaklaşabilmişlerdi. Kimim kimsem yoktu, kim neden benim peşimde olsun ki. Kime ne zararım olmuş olabilir ki. Ama aklımı karıştıran daha önemli bir şeyler vardı. Beni kurtaran adının Uraz olduğunu öğrendiğim bu adam bana tanıdık geliyordu. Daha önce bir yerde karşılaşmış gibiydim. Asla yabancı değildi. Ama kim? Nerede görmüş olabilirim?

Uzun bir duşun ardından odama girip yatağıma uzandım baştan sona hayatım gözlerimin önünde belirdi.

Hayal'im ben. Annemin babamın ben bebekken beni bir yetimhane kapısına bırakıp gitmesiyle başladı her şey. Sıradan bir devlet okulunda geçti öğrencilik yıllarım. Galatasaray üniversitesinden mezun olmuştum. 18'imden sonra kendime bir ev almıştım. Yetimhanede beni sahiplenen bir çift vardı çok tatlı bir aile. Hiç çocukları olmamış. Varlıklı bu aile 18'ime kadar bana çok güzel bakmışlardı. Sonrasında artık tek başıma olmam gerektiğini söyleyip her ay bana yüklü miktarda para göndereceklerini söylemişlerdi.

Bana bu evi almışlardı ve dedikleri gibide maddi olarak her türlü ihtiyacımı karşılıyorlardı. Bu yaşadıklarımı hiç onlara bahsetmemiştim. Üzülsünler beni tekrar yanlarına alsınlar istemiyordum çünkü yalnızlığa çokça alışmıştım. Bir çok yarı zamanlı işte çalışıyordum. Para için değil can sıkıntısından. 18 yaşımdan beri takip ediliyordum. İlk başlarda korkutmamak için sanırım uzak duruyorlardı. Hep aynı yüzlerdi. Çok az değişen oluyordu. 23 yaşıma geldiğim günden beri bana daha çok yaklaşıyor beni götürmek istediklerini söylüyorlardı. Anlayamıyordum bir türlü her soruşumda cevap vermiyorlardı.

Düşünmekten yorulunca yatağımda yana dönüp uyumaya karar verdim. Yorgunluğumun bir an önce gitmesini istiyordum... Gözlerimi kapatıp zihnimi susturmak için şarkı mırıldanmaya başlamıştım. O sıra telefonumun zil sesi odamda yankılanmaya başladı. Arayanın kim olduğuna bakmak için komodinin üzerindeki telefonumu aldığımda istemsizce gülümseme yayıldı yüzümde.

"Sıla'cığım nasılsın bebeğim."

Sıla beni liseden beri uzun zamandır tanıyan tek arkadaşımdı. Arkadaştan çok bana kardeş oluyordu. Yaşadığım tüm bu sıkıntıları, koşuşturmaları, korkularımı oda biliyordu. Anlatmak istememiştim aslında, bilsin istememiştim. Okulun son dönemlerinde başlamıştı bu olaylar. Okuldan eve birlikte dönerdik ve bu tatsız olaylara oda şahit olmak zorunda kalmıştı.

"Ya Hayal niye arayıp sormuyorsun. Son bir haftadır neredeyse hiç konuşamadık seninle. Bu akşam sendeyim bak bir yere kaçayım deme!"

"Olur birer kahve içelim birlikte, hem benim sana anlatacaklarım var."

"Yine mi ya."

Sıkıntıyla soludum. Maalesef yine. Hiç bitmeyecek gibi bu mevzu.

"Aynen öyle. Gel de laflayalım biraz."

VAVEYLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin