1. BÖLÜM

87 16 8
                                    

" Kaç... Daha hızlı... Asla arkana bakma..."

Tam 3 ay oldu. Peşimde hiç bilmediğim bir kaç adam, her girdiğim ortamda beni izleyen bir kaç çift göz. Kimin ne için izlediğini çözemesemde onları her farkettiğim an kaçıyordum. Önce biraz ilerliyor sonra adımlarımı hızlandırıyor ve koşmaya başlıyordum. Onlarda her defasında bana ayak uyduruyorlardı. Her defasında kaçmıştım ve izimi kaybettirmeyi başarmıştım. Ama bu defa öyle olmamıştı kapana kısılmıştım.

Girdiğim çıkmaz sokak artık bana daha fazla kaçmayıp yüzleşmem gerektiğini söylüyor gibiydi. Pes edip olduğum yerde durdum ve arkama döndüm. Göz göze geldiğim iri yarı uzun boylu adamlardan biri kulağındaki kulaklığa dokunup "Kız bizde." dediği an bir anda sendeledim. Kime itaat ediyorlardı? Neden beni takip ediyorlardı? Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Kaderime yenik düşmem gerekiyordu belkide. Gözlerimi yavaşça yumdum ve olacak olan herşeye bedenimi serbest bıraktım. O an sokağın başından gelen bir ıslık sesiyle gözlerimi araladığımda sesin sahibini arayan gözlerim onun gözlerini buldu. O an yeniden tekrar tükenen umudum filizlendi. Tebessüm ettiğim an bana göz kırpıp beni takip eden adamların üzerine doğru yavaş ama kendinden emin adımlar atarak ilerledi.

"Sizi bir daha uyarmayacağımı söylediğimi hatırlıyorum. Peki şimdi ne cüretle tekrardan karşıma çıkabiliyorsunuz?"

Adamlardan biri ona doğru ilerleyip dişlerini sıkarak konuşmaya başladı. Ben olanları hayretle izlerken kaçabileceğim en ufak bir delik olup olmadığına bakınıyordum.

"Sana bir daha işimize karışma demiştik. Bu seni ilgilendiren bir konu değil Uraz."

Demek ki birbirlerini tanıyorlardı. Fakat şuan olayların benimle ne ilgisi vardı?

"Tamda şuan beni ilgilendirdiği için burdayım Selim. O kız benim ve sen benim olan hiçbir şeye dokunma yetkisine sahip değilsin."

Koyu kahverengi gözlerinden adeta alevler çıkıyordu. Öfkesi yüzünden çok belli oluyordu. Bir anda son cümlesine takıldı aklım. O kız benim ve benim olan hiçbir şeye dokunma yetkisine sahip değilsin? Ne demek istiyordu. Hiç görmediğim tanımadığım bu adam benim hiçbir şeyim olmuyorken bu cümleyi nasıl böyle kendinden emin söyleyebiliyordu?

Kafam çok karışıktı. Bir çok soru kafamda yanıt bulmaya çalışıyordu fakat onlarda tıpkı benim gibi bir çıkmazın içindeydi. Adının Uraz olduğunu öğrendiğim bu adam benim tarafımda gibi görünsede ona güvenmemem gerektiğini düşünüyordum. Hiç karşılaşmamıştık, böyle bi olayda ilk defa karşıma çıkmıştı. Belkide oda benim peşimdeydi ve kaçışımın olmadığını anladığında olaya dahil olması gerekti. Bütüm adamlar Selim ve Uraz'a döndüğünde kaçmak için elime bir fırsat geçmişti. Hızla koştum ve sokağın başına çıktım ve evet bu hamlemle bütün gözleri üzerime çekmiş bulundum. Koşmaya dermanım kalmasada onlara kendimi teslim edemezdim. Arkama bakıp aramızdaki mesafenin yavaş yavaş kısaldığını gördüğümde daha fazla hızlandım. Diğer adamlar peşimden gelirken Uraz dedikleri adam sadece bana bakıp yanına yaklaşan arabaya binip yanımdan son süratla geçip gitti. Amacı kaçabilmeme yardım etmek miydi? Bunları daha sonra düşünmeye karar verip sola ayrılan sokağa yöneldim o sıra çöp konteynırın yanından geçerken kolumdan sert bir şekilde çekilmesiyle yere düştüm.

Beni kendine doğru çekip konteynırın arkasına oturttu. Sonra tekrar gözleriyle buluştu gözlerim. O adamdı. Uraz... Yeniden bir umut daha filizlendi içimde. Kurtarıcım olabilirdi benim. Kahramanım... Bu sırada onu inceleme fırsatı bulmuştum. Koyu kumral ince telli saçları terleyip alnına yapışmıştı. Kahverengi gözleri koyulaşmış gözlerime değiyordu. Aldığı nefes ciğerlerine yetmiyormuş gibi hızlı hızlı soluklanıyordu. Nefesinin yüzüme değdiğini idrak ettiğimde ondan uzaklaşmak isteyerek geriye çekilecekken belimden naif bir şekilde kendine doğru çekti.

"Olduğun yerde kal, bir gören olacak seni."

Dudağından dökülen kelimelerden anladığım kadarıyla benim tarafımda gibiydi. O sıra ayak sesleri yaklaştığında ağzımı eliyle kapattı. Adamlar iki sokağa ayrılıp etrafa bakınıyorlardı.
Bir süre etrafı dinledik. Sessizliği dinleyip oturduğumuz yerden kalkıp temkinli adımlarla sokakta ilerledik. Uraz bileğimden tutup sağını solunu inceleyerek yürürken bir kez daha onu sorguladım. Amacın bana yardım etmek mi yoksa kurtlardan koruyup sırtlanların eline vermek mi?

Etrafta kimse yoktu. Temkinli adımlarla sokakta ilerledik bir süre daha. Eli yavaşça bileğimi bırakırken telefonunu çıkarıp bir numarıyı aradı.

"Arabayı bulunduğumuz yere getirin. Takip edilmediğinize emin olun."

"Sen kimsin?

Cesaretimi toplayıp merak ettiklerimi sormayı denedim. Belkide aradığım tüm cevaplar bu adamın ta kendisindedir.

"Bir önemi yok."

"Neden kurtardın o zaman beni? Belliki bir önemi var."

"Varsa ne olmuş. Bilmen gerekse söylerdim."

"Sencede bilmem gerekmiyor mu?"

Bir adım yaklaştı ve yüzünü yüzüme eşitlemek için boynunu eğdi.

"Bilmem gerekiyor mu?"

Dudağının kenarı hafif kıvrıldığında gözlerim hayranlıkla açıldı. Bu halimden hoşnut olacakki karşımda kahkaha attı. Ses tonuna büyülenmiştim. Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Kendine gel kendine. Adamın kim olduğunu bilmiyorsun, senden saklanan bir sürü şey var birde gelmiş burda adama tav oluyorsun.

O sıra sokağın başında görünen siyah bir arabaya el işareti yaptı araba yaklaştığında arka kapıyı açıp bana binmem için başıyla kapıyı gösterdi.

"Biner misiniz lütfen Hayal Hanım."

İşte o an beni tanıdığını anlamıştım. Sıradan bir adam değildi Uraz. Bu işin peşini bırakmamaya yemin ettim o an.

"Evime gideceğim ben. Sizinle gelmiyorum."

Sinirle başını yukarı kaldırıp burnundan soludu ve tekrar bana döndü.

"Evine götüreceğim seni."

Gidip gitmemek arasında kaldım. En azından o adamlardan beni koruyacağını düşünerek ona biraz bile olsa güvenmeyi seçtim. Umarım verdiğim bu karardan pişman olmam. Ona bakmadan kapısını açtığı arabaya bindim ve olacakları hayretle beklemeye başladım...

VAVEYLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin