Durgunluğumuz uzun bir hâl almışken, bu durgunluğu bozan kişi Jungwon olmuştu. Bitap düşüp yaklaşık bir saat önce uyuya kalmıştı. Tabii şükür çekmiştim buna. O uyuyana kadar gözüme bir dirhem uyku girmemişken, gözlerinin sonunda dinlendiğini görmek omzumda ki başa yaslanıp gözlerimi kapatmamı sağlamıştı. Ancak bu kısa süreli kapayış alacaklı gibi çalınan kapının ardında ki kişi tahmin edilirken nefes vererek kalkıp açmamla son bulmuştu.
Jay hyung ve Sunghoon'u gördüğümde gözlerim Sunghoon'a takılmış, yanımdan hızlıca geçmeye çalışan Jay hyungu anca farketmişti. Kolundan tuttuğumda durmuş diyeceğimi sabırsız gözlerle bekliyordu.
" Hyung ses çıkarmasan? Daha yeni uyudu neredeyse. Uykusu hafif, uyanır. "
Çoktan bırakmış olduğum kolunun tutulma eylemi de kalmadığında başını evet anlamında sallayıp odaya doğru ilerlemişti.
Bende tekrardan daha yeni ki gözlere odaklanmış, sarılmasıyla başımı göğsüne yaslamıştım." Hiç uyumadın mı bebeğim? "
Saçlarımı okşayan ellerle göğsüne daha çok sinmiş, kapalı tuttuğum gözlerimle beraber dediğini onaylarcasına mırıltılar çıkarmıştım.
" Gidelim mi eve? "
" Ama Jungwon? Jay hyung? "
Başımı göğsünden kaldırıp aşağıdan gözlerine diktiğim meraklı gözlerime eğilip öpücük kondurmuştu. Dudaklarını hisseden gözlerim, kendiliğinden ay şeklini alırken bu istek dışı gülümsediğimin göstergesiydi.
" Jay'in Jungwon'u uyandıracağını sanmıyorum. O uyanana kadar bekler sonrasında da konuşurlar diye tahmin ediyorum. Bir sorun olmaz yani. Biz gidebiliriz? "
" Tamam o halde.. gidelim. "
Dün gece ki telaşla yerde unuttuğum telefonumu eğilip aldığımda kalkıp elini tutmuştum. Arabaya kendimi attığım gibi uyuyacağımı bildiğimden Niki'den gelen mesajları yanıtlamaya çalışıyordum. O gün ki buluşmasını harika bir şekilde tamamlamasının ardından ailesine ılımlı davranmış, istediklerini yapmıştı son günlerde. Dolayısıyla da önceki yıllarda olduğu gibi ailesine diretmemiş, büyükannesinin yanına, Japonya'ya gitmeyi ilkte kabul etmişti.
Normalde hürmetkâr bir çocuk olmasına rağmen akrabalarına ziyaretten nefret ediyordu sebepsiz bir şekilde. Tabii bunun gizli sebebi, hepsinin uzakta olması ve Niki'nin uzun yolculuğu bırakın iki dakikalık yoldan bile nefret etmesiydi.Arabaya bindiğimiz de anında cam tarafına iyice yanaşmış, Sunghoon'un da arabayı çalıştırması üzerine gözlerimi kapatmıştım. Artık arabada uyumak eskiye nazaran sorun değildi. Çünkü Sunghoon'un beni güzel uykumdan uyandırmadan eve götüreceğine güvencim tamdı. Bu özellik bana iyi ki de sevgili yapmışım dedirtiyordu. Sahi, sevgililer bu amaçla yapılmıyor muydu?
-
Gözlerimi açtığımda oda da karanlık hakimken yataktan yavaşça doğrulup ne ara akşam oldu edasıyla saate bakmak için telefonumu aramıştım. Bulamayınca, masada bilgisayarıyla ilgilenen Sunghoon'un yanına giderken bir yandan da gözlerimi ovalayarak uykumdan arınmaya çalışıyordum. Beni görmesiyle sandalyesi ile biraz geriye gitmiş, kollarını açmıştı. Artık bunu demekten ne kadar yorulsam da, yine aynı şekli uygulamıştım yani. Kodlanmış gibi aynı hareketleri yapıyordum zaten.
Yasladığım başımla çenemi tutmuş, ona bakmamı sağlamıştı aşağıdan.
" Uyuyacak mı birileri yine? "
" Burada yatmayı seviyorum belki ne biliyorsun? Hem.. istemiyor musun yoksa? Kalkıp giderim bak. "
Çenemde ki eli belime dolanmış, beni kendine daha çok sabitlendirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Patisserie - sunsun
FanfictionPart time olarak popüler bir pastanede çalışmaya başlayan Sunoo, bu meşhur pastaneye sık sık uğrayan ünlü model Sunghoon'dan ilk görüşte etkilenir. Hissettiklerini anında beden diline döken, saklamakta iyi olmayan Sunoo, bu ünlü modelin pastaneye h...