" Hyung aklımı yitireceğim! Bir insan nasıl bu kadar mükemmel olabilir. Zeki, yakışıklı, centilmen, hoşgörülü, yardımsever, çekici, saygılı ve ideal bir sevgili adayı!"
Kızarmış ekmeklere reçeli sürerken Jungwon ile göz teması kurmasam da can kulağıyla onu dinliyordum. Kalbinin heyecanı sesi dahil bütün davranışlarına yansımıştı.
" Öğretmen öğrenci aşkı istediğini bu kadar belli etme zilli."
Oturduğu tezgahtan uzanıp koluma vurmaya çalışan Jungwon amacına ulaşamayınca kaşlarını çatmış, eski konumunu almıştı.
" Onunla aramızda sadece 2 yaş var hyung. İngilizceyi çok iyi konuşması, bunun üzerine kurs açması ve yarı Amerikalı bir taş olması benim suçum değil bir kere. Hem.. en azından modellerin yatağında sabahlamıyorum!"
Duyduğumla kestiğim sebzeleri yarıda bırakıp istem dışı gözlerimi olabildiğince açmıştım.
Elimde ki bıçağı Jungwon'a doğru tutarak yaklaştırdım." O nasıl laf angut! Deşerim seni! "
Gülünce önüne gelen saçlarını kulağının arkasına sıkıştırarak tezgahtan inen Jungwon, yanağıma öpücük bırakarak hazırladığım reçelli ekmeklerden bir tanesini eline almıştı.
" Neysee.. ben kaçayım dil kursuma. Malum geç kalmayıp canım hocamı izlemem gerekiyor. "
Gözlerimi devirip Jungwon'u geçirmek için mutfaktan onunla beraber bende çıkmıştım.
" İzleyecekmiş.. Onu görünce yedi kat dibe iniyorum demiyor da."
" Bizim ilişkimiz sizin ki kadar ilerlemedi hyung. Kusura bakmazsın artık."
" Ya yürü git! Yarım akıllı."
Hızlıca ayakkabısını giyen Jungwon askılıktan verdiğim ceketi de bir hışımda giymişti.
" Tamam tamam bir şey demedim.
Akşama görüşürüz. Tâbii başka evlerde olmazsan.."Göz kırpıp kapıyı hızlıca açan Jungwon'a vurmaya yeltendiğimde çantasından sıyırarak geçmişti elim. Sabah ki intakımını da alan canım ev arkadaşımı tabiri caizse bugünler de dil kursunda ki öğretmenine gönlünü kaptıran aşk kuşunu geçirdikten sonra pastaneye gitmek için pijamalardan kurtulmaya karar vermiştim.
-
" Nasılsın Sunoo? Seni daha bir gün görmedim ama merak ettim."
Düşündüklerimizi mi söylüyorduk? Tamam öyleyse. Olanları düşünmekten uyuyamadım, Jungwon her daim aşkından bahsederken aklıma sen geldin. Yani sen her zaman aklımda vardın bu yüzden seni merak bile edemedim. Ona bile müsade etmedin. Daha sayayım mı?
" İyiyim efendim siz nasılsınız? Bugün pastaneye gelince her şeyi sorunsuz hallettiğinizi gözlerimle teyit ettim. Teşekkür ederim gerçekten."
Kahvesini masaya koyduğumu gördüğünde, yanında sandalyeyi çekti. Kolumdan tutup yavaşça beni oturttu. İzin alsaydın iyi olacaktı Sunghoon. Belki oturmak istemiyorum. Neyse ne. Herkes bunun yalan olduğunu, heyecandan kalbimin bedenimde bir kıta keşfine bile çıkacağını biliyor..
" Bende iyiyim de bu kaçıncı teşekkürün Sunoo? Yeteri kadar ettin zaten."
Diyerek kolunu oturduğum sandalyenin üzerine atmıştı. Sakin ol sakin ol sakin ol.
Eli omzuma değecek nerdeyse! Ve benden cevap beklercesine yüzü yüzüme tamamiyle dönük. Bu durumda sakin asla kalamam ki bayılacağım zaten şuraya. Nasıl bu kadar rahat olabilirsin arsız mısın nesin sen?" Mahçup hissediyorum.. borçluyum gibi size.."
Gergince ellerimi kucağımda birleştirdim. Göz teması bile kuramıyordum ki. Üzerimde ki önlüğün desenlerini inceliyordum aklımı dağıtmasını umarak. Sunghoon'dan uzun süre cevap gelmeyince yanıma dönüp gözlerine ufak bir bakış attım. Ama gülümsediğini görünce hemen geri kafamı çevirdim tabii ki!
Sen bana ne yapıyorsun be adam! Çık git şu pastaneden artık kalp nakli yaptıracağım yoksa...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Patisserie - sunsun
Fiksi PenggemarPart time olarak popüler bir pastanede çalışmaya başlayan Sunoo, bu meşhur pastaneye sık sık uğrayan ünlü model Sunghoon'dan ilk görüşte etkilenir. Hissettiklerini anında beden diline döken, saklamakta iyi olmayan Sunoo, bu ünlü modelin pastaneye h...