Bedenimde yayılan ağrı ile gözlerimi açtığımda kapalı perdelerden sızamayan ışık, perdenin örtmediği pencerenin köşe kısmından odaya yansıyordu. Saate baktığımda sekizi geçiyordu. Sunghoon'un kollarından çıkıp yavaşça banyoya ilerledim. Doğrusu oldukça sıcaklamıştım ve odada basık bir hava vardı. Şuan pencereyi açıp havalandırırsam Sunghoon uyanabilirdi ve ben o uyanmadan duşumu almak istiyordum. Aksi takdirde benim klasik sözlerimden biri olan şeyi gerçekleştirirdim. Yani, utançtan magmalara kadar inip delebilirdim.
Kısa tutmaya çalıştığım ama başarısız olup saatlerce oyalandığım duştan çıktığımda, dün eve uğrayıp aldığım bej rengi bir tişört altına da bol kot pantolonu giymiştim. Biraz yüzümle ilgilenip daha da güzelleştirdiğimde banyodan çıktım.
Yatağın başlığına yaslanmış telefonuyla ilgilenen Sunghoon beni görünce gülümseyip, başını gel komutunda sallamıştı. Yanına gidip oturduğumda yanağını şişirerek sabah öpücüğü istemişti. Eğilip kondurduğumda beni öpmeye yeltendi, kendimi geri çekip gülmüştüm.
Kaşlarını çatıp, yatağın ucunda oturan beni bir çırpıda kucağına oturtmuştu."Benden kaçma."
Gülerek yüzüme bir kaç öpücük bıraktığında bu sefer kızan taraf ben olmuştum." Kaçmıyorum, sadece daha fazlasını yapacak gücüm yok."
" Bu aralar çok hazırcevapsın, haberin olsun. "
Omzuna patpatlayıp oturduğum yerden kalkmıştım. Daha fazla burada duramazdım çünkü utancımdan ölecektim. Onun öyle geniş davranışlarına ayak uydurmaya çalışıyordum ama bir yere kadar yapabiliyordum yani.
" Ben kahvaltı hazırlamaya iniyorum. Hem.. tişörtünü giyinirsen iyi olur. Hatta giy! "
" Emrine amadeyim. Sen ne dersen o."
Dün ki müstehcen şeylerin yaşanmasından önceki sözü tekrar söylediğinde aklımda dejavusu döner gibi boş boş yüzüne bakmıştım. O da amacını ulaşmış olsa gerek, gülerek banyoya doğru ilerlemişti. Kapıyı kapatıp merdivenlere doğru ilerlerken Jungwon'a kızdığım şeyin aynısını - hatta bir kaç üst leveli bile olabilir- yapmak doğruluğunu düşündürtmeden edememişti. Pişman mıyım? Hayır. Ama bilemiyorum işte. Sanırım biraz erken olması içimde garip hisler uyandırmıştı. Yada ani gelişen fevrilikte olabilir. Çünkü ben hayatım boyunca hep fevri şeylerden kaçmış, ani gelişen olaylardan korkmuştum. Planlı işleri severdim. Ama bu işte planla olmazdı ki işte. Neyse! Rahatla Sunoo. Her şey güzel olacak...
Mutfağa geldiğimde tezgahın arkasında kalan camı açıp içeri hava girmesine izin vermiştim. Mayıs ayının en güzel havasının günlerinden biriydi yine. Buzdolabından çıkardığım kahvaltılıkları masaya koyarken artık her şeyin yerini neredeyse bildiğimi fark ettim. Sunghoon düzenli biri değildi, her şey yerli yerince olmuyordu evinde dolayısıyla. Ama dün ki dokunduğum her şeyin aynı yerinde durması beni mutlu etmişti. Mekanlara ve insanlara kolay alışan biriydim, bu eve de evim gibi ısınmıştım. Kendimi huzurlu hissediyordum. Belki yanımda Sunghoon olduğu içinde olabilirdi. Bilemiyorum.
Tamamiyle sofrayı hazır ettiğim de Sunghoon'u çağırmak için havadar adımlarla merdivenlere ilerledim. Zaten aşağı doğru inen Sunghoon yanıma geldiğinde belimden kavrayarak yanağımdan öpmüştü.
" Heyecanını yerim senin. Yada seni mi yemeliyim?"
" Masama bakınca beni yemeyi unutacaksın."
Mutfağa geldiğimizde heyecanla tepkisini beklerken suratına memnuni ifade takınan Sunghoon tekrardan öpmeyi ihmal etmemişti. Öpme fetişi mi vardı bu adamın? Ama öpülenin şikayeti yoktu öpenin zaten şikayeti yoktu o halde sorun da olmuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Patisserie - sunsun
FanfictionPart time olarak popüler bir pastanede çalışmaya başlayan Sunoo, bu meşhur pastaneye sık sık uğrayan ünlü model Sunghoon'dan ilk görüşte etkilenir. Hissettiklerini anında beden diline döken, saklamakta iyi olmayan Sunoo, bu ünlü modelin pastaneye h...