Kalbin benim. Bu kalpte senin.

565 72 40
                                    

" Hyung tamam tamam her şeyi anlatacağım ama önce bir oturalım? "

Bahçede ki yeşil puf koltuğa kendimi bırakırken kendimi dizginlemeye çalışıyordum. Jungwon da yanıma geçip oturunca gözlerimin içine baktı.

" Sana Jay'i sürekli anlattım biliyorsun az çok.  Eminim ki ikimizde öyle biri olduğunu düşünmüyoruz. "

" Ya öyleyse Jungwon? Neyine güveniyorsun ki sen?"

" Ama hyung hani dinleyecektin?"

Oflayıp bakışlarımı yere indirdim. Jungwon ise bana biraz daha yaklaşıp ellerimi tutmuştu. Göz teması onun için çok önemliydi biliyordum. Ve her zaman olabildiğince gözlerimi ayırmadan dinlerdim. Ellerimi tuttuğunda da ne istediği anlamış, ona bakmıştım. Tanrım.. şu morlukları görmek canımı sıkıyordu.

" Rızamı almaması konusunda haklısın. Ama gerçekten sabah konuşup hallettik. Yanlış bir şey yaptığının o da farkında ve defalarca özür diledi. Hemde.. bunu başlatan benmişim. O da kendini tutamadığı için özür diledi aslında."

" Aynen aynen boynun şu rezillik içinde ve sen başlatmışsın. "

" Hyung.. onda da var. "

Utanarak söylediğinde tedirgin bir şekilde bakmıştı. Bende ciddi misin bakışı atmıştım ama artık nafileydi gerçekten. Hemen empati duygularımı kökledim ve oluru olduğu kadarıyla anlamaya çalıştım. Jungwon ile uzun süredir arkadaştık ve gerçekten bunları rahat rahat anlatabileceği bir arkadaşı yoktu. Ben onun herşeyiydim, o da benim için öyleydi. Eminim ki heyecanı yüksek doz da olan bir sürü anlatacağı an vardı, ben ise bu sorgulamam ile heyecan dozunu düşürebilirdim. O yüzden farklı duygulara bürünüp imâ gülüşümü yüzüme takmıştım.

" Ee sevgili misiniz şuan? "

" Kızacak mısın? "

Ben cevabımı çoktan almıştım bile. Gözlerinin bebeklerinden fışkıracaktı yıldızları. Haftalardır beklediği öğretmen aşkına kavuşabilmişti sonunda. Sorusuna başımı hayır anlamında sallayıp yaklaştım. O da sarılacağımı anlayıp hemen kollarını açmıştı. Sarıldığımızda derin bir oh çekti. Huzurluydu, bende duygusal bir anneydim.

-

Saat öğlene gelirken eve uğramış kıyafetlerimizi değiştirmiştik. Jay Jungwon'un arabasına atlayıp beni ortada bırakırken bende mecburen Sunghoon'la gelmiştim. Gelene kadar tek kelam etmemiştik çünkü olabildiğince cama doğru dönmüş ve başımı yaslamıştım. Sonuçta uyuyan biriyle konuşamazdı..
Jungwon'la evden çıktığımızda Jay ve Sunghoon anlaşılan üst değiştirmemizi beklemişlerdi. Hadi onlar aşk kuşu, sevgilisini bekliyor adam. Sen neyi bekliyorsun? Zaten kafamın karışıklığından ölecektim ömrümü daha da kısaltıyordu böyle yaparak. Gerçi ne kafa karışıklığı olacak Sunoo? Adamın taş gibi sevgilisi var ortada düşünecek birşey mi kalmış? El elde baş başta..

Jungwon gelip yanağımı öpmüştü. Bende gülümseyerek sarılmıştım. Ne kadar da kıpır kıpırdı içi.. Son haftalarda ki en mutlu Jungwon'u görüyor olabilirdim.

" Akşama görüşürüz hyung! Seni seviyorum. "

" Dikkat et, bende seni seviyorum."

El sallayarak Jay'in yanına gittiğinde beraber arabaya binmişlerdi. Bende öküz gibi arabanın hareket edip gitmesini izlemiştim. Gerçi ne yapacağımı bilemediğim için - ya da bana bakan Sunghoon ile ne konuşacağımı bilemediğim için- izlemiştim. Kafamda gelgitler varken nezaketimden ödün veremezdim. Sonuçta arkadaşlarımızla vedalaşırken görüşürüz der de gideriz değil mi?

Patisserie - sunsunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin