Bölüm 1

31 2 1
                                    

Uzun ve nemli koridorun sonundaki sokağa bakıyordum. Uzun süre bekledikten sonra yeşil takım elbiseli kel bir adamı seçtim. Köşeyi dönüp sakin adımlarla adamın peşinden yürümeye başladım. Amacım adam sakin bir yere gidene kadar takip etmek ve sonrada taşıdığı dolgun el çantasına çökmekti. Ama adam sanki niyetimi biliyor gibi hep kalabalık sokaklarda yürüyordu. Eğer biraz daha adamın peşinde dolaşırsam fark edileceğimi fark ettim. En basitinden yapmam gereken çantayı kapıp ölümüne koşmaktı. Yürürken kendimi koşmaya hazırladım. Hafifçe eğildim ve tüm gücümle koşmaya başladım. Adama yaklaşırken dikkat çekmemek için biraz daha eğildim. Bunu sayısız defa yapsam da hala kalbim hızlanıyordu. Elimi adamın çantasına doğru uzattım. O ana kadar her şey normaldi. Anormal olan birinin uzattığım elimi yakalamış olmasıydı. Vücudum korku ve şaşkınlık dalgalarıyla çarpılmıştı. Beni yakalayanın kim olduğuna bakmak için yavaşça kafamı kaldırdım. Beni takım elbiseli adam yakalamamıştı hatta hiçbir şeyin farkında olmadan yürümeye devam ediyordu. Beni yakalayan simsiyah giyimli siyah saçlı biriydi. Boyuna bakılırsa aynı yaşlarda olmalıydık. Güneşin açısı yüzünden suratını göremiyordum. Kendimi işimin ehli olarak gördüğüm için biraz utandım ve çocuğun beni yakalamasına gerçekten çok şaşırmıştım. Adımlarım sessizdi ve koşarken yapabildiğim kadar eğilmiştim. Normal yürüyen birinin beni fark etmesi mümkün değildi. Çocuk tuttuğu bileğimden çekerek beni dik bir pozisyona getirdi.

-"Ne yaptığını sorabilir miyim?" Sesi oldukça yumuşaktı. Ama biraz saf olabileceğini düşündüm bunu kullanabilirdim.

-"Ahh gerçekten teşekkür ederim, beni tutmasaydın gerçekten hızlı düşecektim." Çocuk tuttuğu bileğimi biraz daha kaldırdı. Artık parmak uçlarımda duruyordum.

-"Evet eğer düşerken o adamın çantasına çarpsaydın hırsız muamelesi görebilirdin." Planım yatmıştı. Çocuk saf değildi benimle dalga geçmek için sormuştu. Niyetimi gayet iyi biliyordu. Asıl soru bu bilgiyle ne yapacağıydı.

-"Bunu bildiğine göre ne istiyorsun?" Sırıtarak suratıma baktı.

-"Aslında geçen gün buralardan geçen bir arkadaşımın çantası çalınmış, çantayı çalan sarışın, aptal görünümlü, bizim yaşlarda bir kızmış. Çanta lazım, nerde?" Gerçekten tak diye söylemişti. Serbest elimle belimde duran küçük bıçağa uzanmaya çalışırken:

-"Buralardaki tek hırsız ben miyim sanıyorsun, biz bir aile gibiyizdir ve beni yakında bırakmazsan bir daha kimseyi tutamazsın." Kendi karalılığım kendimi şaşırtmıştı. Ama tabi ki yalan söylüyordum. Diğer hırsızlar bırak beni kurtarmayı ele bile verirlerdi. Çocuk söylediklerimi kontrol etmek için etrafa göz atar gibi oldu. Bunu fırsat bilip ani bir hareketle bıçağı aldım. Yapabileceğim en hızlı şekilde beni tutan eline savurdum.Eğer normal bir insan olsa elindeki acıyla beni bırakır bende adamın kör noktasına doğru bir adım atardım sonrada yine ölümüne koşuş. Ama bu sefer öyle olmadı. Bıçak çocuğun dirseğinin 4-5 santim üstüne saplandı. Suratıma bir miktar kan şıçradığı için irkildim. Kendimi çocuğun havadaki sol kolunun altından atmak için pozisyon almaya çalıştım ama elimi bırakmamıştı. Kolunda bıçakla beni neredeyse havada tutmaya devam ediyordu. Canavar falan mıydı bu? Beni tutmadığı eliyle bıçağı çekip çıkarttı.Bıçağa biraz baktıktan sonra arka tarafına doğru fırlattı.

-"İnsanların koluna bıçak saplamak hiç hoş bir davranış değil biliyor musun?" Hala benimle dalga geçiyordu. Yarası kafamın üstünde olduğundan suratıma kan damlıyordu.

-"Her neyse benimle geliyorsun." dedi ve dünyam karardı.

Uyandığımda çoktan akşam olmuştu. Dönmem gereken bir evim yoktu ama yinede bilmediğim bir yerde ellerim bağlı bir şekilde uyanmak hiç hoş değildi. Yattığım yerden nerde olduğumu kestirmeye çalıştım. Öncelikle baya geniş bir yerdeydi. 5 metre falan uzağımda büyük bir makine duruyordu. Üzerinden sarkan binlerce rengarenk kablolar hoş olmayan olmayan bir görüntü ortaya koyuyordu. Ne makinesi olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Çocuk makinenin tepesinde oturmuş elindeki kablolarla uğraşıyordu. Uyandığımı görünce makinenin üstünden atlayıp yanıma geldi.

-"Kaç saattir uyuyorsun haberin var mı?"

-"Bana ne yaptın?" Nasıl yaptığını görememiştim bile ama konuşurken birden bayıldığımı hatırlıyordum.

-" Ah önemli bir şey yapmadım boynunun oralara biraz baskı yapınca bayılıverdin."Çok normal bir şey gibi konuşuyordu ama daha korkunç olan elinin enseme değdiğini bile hissetmemiştim.

-"Nerdeyim?" diye sordum. Alabileceğim kadar bilgi almaya çalışıyordum.

-"Bu gördüğün fabrika tamamen benim evim." Tek yararlı bilgi buranın bir fabrika olduğunu söylemesiydi ve bunu tahmin etmekte o kadar zor değildi.

-"Bu haldeyken çantayı getiremem, yani bu durumda ne yapmayı planlıyorsun?" Sırıttı.

-"Çok akıllı bir kızsın değil mi, çanta konusunda artık istemiyorum." Madem çantayı istemiyordu, beni ne halt yemeye kaçırmıştı. Aklıma korkunç ve iğrenç şeyler geliyordu.

-"O zaman beni neden burda tutuyorsun?" dedim. Biraz düşündü. Sanki doğru kelimeleri arıyor gibiydi.

-"Benim için çalış." Bu gün artık şaşırmaktan sıkılmıştım.

-" Nasıl yani?"

-"Sen çalarsın yüzde 50' si benim olur karşılığında da sana koruma sağlarım. Eğer yakalanırsan gelip seni çıkarırım." Yüzde 50 çok fazlaydı ama gelir seni çıkarırım baya büyük bir öneriydi. Bıçak olayından sonra onun normal bir insan olmadığını anlamıştım. Muhtemelen beni kodesten çıkarabilirdi. Ayrıca son zamanlarda polisleri ekmek zorlaşmıştı. Paraları saklayacak bir ortağa ihtiyacım olabilirdi.

-"Sana neden güvenmeliyim?" Düşünmeden cevapladı:

-"Çünkü güzelsin ve akıllı görünüyorsun. Ayrıca gölge koşuşunda fena değildi." Gölge koşuşu dediği eğilip koştuğum şey miydi? Onun bir adı olduğunu bilmiyordum. Ama bu çocuk 10 yaşından beri hırsızlıkla geçinen benden çok daha fazla şey biliyordu. Ama neden güvenmeliyim cevabı güzelsin olmamalıydı.

-"Yani yarın bir gün dayak yiyip ağzım burnum dağınık gelsem sana güvenemez miyim?" Birden ciddileşti. Ses tonu çok daha sert bir şekilde:

-"Ortağımın canını acıtanı yaşatmam." Etkilenmiştim ve son sözlerinden sonra tekrar onun saf olabileceğini düşünmeye başlamıştım.

-"Anlaşma yapmaya çalıştığına göre kabul ediyorsun değil mi?" Kafamı salladım. Elini bana uzattı. Muhtemelen el sıkışmak içindi ama ellerim arkanda olduğu için çok aptalca bir durumda kalmıştık.Hızlı hareketlerle baldırına bağlı bıçağı çekip ellerimdeki ipleri kesti. Bir an durup düşüyor gibi bir ifadeyle baktı.

-"Adın ne?" Daha birbirimizin adını bile bilmeden ortak olduğumuza bende inanamadım.

-"Jennifer ama Jen diye seslensen de olur." Tekrar elini bana uzatırken:

-"Bende Zak, Jen umarım iyi anlaşırız." Sonunda doğru düzgün el sıkışabilmiştik.

"-Hey Jen, nerde yaşıyorsun?" Doğru düzgün bir evim yoktu. Nerde yatıcak bir yer bulsam oraya kıvrılır uyurdum. Utana sıkıla:

-"Aslında bir evim yok." Zak yüzündeki sırıtış dahada yayıldı.

-"İyi o zaman burda kalsana." Etrafıma bir göz attım. Buranın evi olduğunu söylemişti ama hiç kişisel eşya görünmüyordu.

-"Emin misin." Kafasını salladı. Kötü bir teklif değildi. Zaten kış geliyordu ve kalacak yere ihtiyacım vardı.

-"O zaman ben eşyalarımı getirmeye gideyim." Kısa bir süre düşündükten sonra arka cebindeki cüzdanını çıkarıp bana fırlattı.

-"Üzerinede düzgün bir şeyler satın al ortak." Fabrikadan çıkarken cüzdana bir göz attım. Yarım yıllık işimi bir cüzdanda bana fırlatmıştı. Gerçekten ilginç bir çocuk diye geçirdim içimden.

Black DesertHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin