15. BÖLÜM

157 12 5
                                    

Ali şaşkın bir şekilde dilan'a bakarken gözlerinde biriken yaşlar ile topallayarak yanına yürümeye başladı, Dilan ise oturduğu tekerlekli sandalyeden hüzünle baktı sevdiği adama.

Barış Ablasını görmesi ile ağlarken, öğretmen ve diğer veliler şaşkınlık ile izliyorlar dı.

" Ablam, ölmemiş. Benim ablam ölmemiş abi."

Barış'a hüzünle bakan Dilan sıkıca sardı kardeşini, arkasında bulunan can dolan gözleri ile onları izliyordu.
Ali şaşkınlığını atarak öğretmene baş sallayarak, barış'ı ve yıllardır görmediği yarini de alıp, yanında getirdiği tuhaf adam ile çıktılar okuldan.

Köşede bulunan banka oturup göz yaşlarını sildi Ali, barış ise Ablasının gidecek olma fikri ile sıkıca sarılmıştı Ablasının boynuna.

" Anam çok sevinecek ablam, sen gittiğin günden beri gözü yaşlı. Sahi abla sen bunca yıldır nerelerdeydin?"

Dilan hüzünle akan göz yaşlarını silerek canı işaret etti.

" Beni bu kardeş kurtarmış Ali'm, yıllardır uyumuşum siz olmadan. Seni öldü bildim ben, aha şu küçük yüreğim acı içinde yandı kül oldu. Ama Allah o kadar büyük ki seni benden, beni senden almadı."

Ali derin nefes alarak sıkıca sarıldı Dilan'ına, yıllarıdır çektiği özleme karşı hediye kıldı kendine.

" Allah şahidim ya Dilan, bir gün bile aklımda öldüğüne inanan bir yer olmadı, sırf seni bulmak için her zaman geldim o dağ başına ama yoktun ha ceylan gözlüm."

Dilan dolu gözleri ile tebessüm etti, yavaşça toparlanıp Dilan'ın anasının olduğu eve gitmeye başladılar. Can ne kadar gitmek istese de Ali ve Dilan izin vermemiş kendileri ile gelmesi için ikna etmişlerdi.

Barış heyecanla kapıyı açıp içerde Dilan'ın bebeklik kıyafetlerini koklayan anasına baktı. Kapı sesi ile gözlerini silip kapıya bakan kadın heyecanla gülen oğluna baktı.

" Ne oldu oğul, nedir bu sevincin?"

Barış hızla anasının dizinin önünde eğilip

" Ana sana bir sürprizim var, Allah'ın hediyesi."

Anası kaşlarını çatarak baktı evladına, ne onu bu kadar çok sevindirmişti ki?

" Nedir oğlum?"

Barış hızla kalkıp Ali'ye işaret verdi, Ali ise Dilan'ına tebessüm ederek yeni evlerine sürdü tekerlekli sandalysini.
Anası dikkatle kapıya bakarken önce dağ gibi bedeni ile giren Ali'ye daha sonra sandalyede oturan Dilan'ına baktı.
O an kalpten gideceğini düşünen kadın çağız bir eli kalbinde diğer eli ise şaşkınlık içinde açılan ağızında idi.

" DİLAN'IM? YAVRUM, KURBAN OLSUN ANAN SANA KEÇ'IM. OYY KINALI YAVRUM."

Kadın çağız çığlıkları ile dilan'a sarılıp öperken Dilan hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.

" Anam çok özledim seni."

Onlar hasret giderirken Murat girdi açık kapıdan hızla, Dilan'ın haberini alır almaz koşup gelmişti. Anası kızı için yemek yapmaya kalkmışken Dilan barış ile hasret gideriyordu.

Murat barış'a bakan doktor ile nişan haberini verince Dilan mutluluklar dileyerek tebrik etmişti. O an Ali hızla ayağa kalkıp mutfaktaki kadına yardım ederek sofrayı kurdu, yemek yemek için küçük masanın etrafında oturmuşlardı.

Ali dilan'a hasret ile bakarken, Dilan başı önünde bir şekilde göz ucuyla bakıyordu. Ali birden Dilan'ın anası Feride kadına dönerek iç çekti.

" Feride ana?"

Feride kadın yaşlı gözlerini oğlu bildiği Ali'ye çevirdi. " Ha oğul?" Ali kısa bir an dilan'a bakıp sonra ne diyeceğini anlayan Murat'a baktı.

" Ben derim ki, biz Dilan ile yıllardır ayrı kaldık. Şimdi ise kader bize gülmüş iken, ben derim ki bir düğün yapalım. Olur mu?" Dilan hızla atmaya başlayan yüreği ile baktı Ali'ye, hâlâ seviyordu kendisini.

Feride mutlu olan kızına baktı, nasıl bir daha yok derdi ki onlara? Başını sallayarak tebessüm etti Feride kadın
" Siz bilirsiniz oğul, ben saygı duyarım size." Ali başını sallayarak başını eğmiş olan dilan'a baktı, acaba dedi bir an Ali, Dilan artık ona sevdalı mıydı? Veya bu Topal ayağına rağmen razı olur muydu ondan? Bir an kendine kızdı, bakışları tabağı biten dilan'da oyalandı.

" Dilan, seninle biraz konuşabilir miyiz?" Dilan hızla başını sallayarak tebessüm etti, Ali hızla atan kalbi ile sürdü tekerlekli sandalyesini. İçerdeki odalardan birine geçitleri an Ali koltuğa oturup Dilan'ına baktı.

" Ben az önce öyle dedim ama sana sormayı akıl edemedim, eğer istemezsen benim gibi yarım bir adamı anlarım seni Dilan." Dilan dolan gözleri ile sıkıca tuttu Ali'nin ellerini.

" Ne dersin Ali'm sen? Sen bana Rabbimin hediyesi iken nasıl böyle düşünürüm ben? Ben senin ayağına, kaşına burnuna değil sevda kokan gözüne, merhamet dolu gönlüne sevdalandım. Ne olur etme kendine bunu Kurban olduğum, senin canın benim canıma bağlı ya?"

Ali dolan gözleri ile ellerini öptü Dilan'ın.
" Ali'n sana Kurban olsun Dilan'ım. Seni ablam ve annem ile tanıştıracağım, isterseniz de bu cuma gelip hayırlısı ile isteyelim seni?"

Dilan heyecanla konuşan Ali'ye huzurla baktı, bu adama kavuşacak olma fikri minik gönlünü heyecanlandırdı.

Ali zar zor yarinden ayrılıp anasının evine sürdü arabasını, anası Ali'nin haberi sonrasında ne derse razı olur hale  gelmişti. Ali'nin heyecanla eve geldiğini görmesi ile gülerek açmıştı kapıyı annesi.

" Oğlum, hoş geldin anneciğim. Seni pek bir mutlu gördüm." Ali girişe kendisi için konulan sandalyeye oturarak ayağındaki bot'u çıkarıp anasına döndü.

" Hazır ol anne, bu cuma kız istemeye gidiyoruz." Kadın oğlunun başkasına aşık olduğunu düşünmüş olacak ki şaşırmış ve bir o kadar da mutlu olmuştu.

" Kim bu kız oğlum, tanıyor muyum?"
Ali başını salladı gülerek.
" Evet anne, Dilan."

Dilan'ın ismini duyması ile şaşırmıştı kadın, hani bu kız ölmüştü?
" Dilan, ölmedi mi oğlum?"
Ali derin bir nefes alarak ayağa kalktı.
" Öldürmeyen Allah öldürmüyor anne."

Ali heyecanla odasına yürürken boynundaki kolyeye baktı mutlulukla, Yıllardır onunla yatıp kalkmıştı ya.

🌺🌺

Nasıl buldunuz bakalım?

ᴅɪ̇ʟᴀɴ ᴋɪᴢ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin