Beğendiğiniz satırlarda 🌷 koymayı veya sadece lale yazmayı lütfen unutmayın...
İyi okumalar...
.
.
.Numarasını tanıdığımda kalbim hızla çarpmaya başladı. Ekrana uzun saniyeler boyunca bakakalmıştım. Onun sesini bir daha duyacağımı hiç düşünmemiştim. O kadar heyecanlıydım ki telefonu açtıktan sonra kekelemekten korktum. Buna rağmen asla ona cevap vermemek aklımdan geçmedi. Tüm heyecanıma ve korkularıma rağmen telefonu açtım.
"Beril." dedi. Sesini duyunca kendimi gülümsemekten alamadım. Bir cevap vermem gerektiğini düşündüm. Konuşmadan önce kendimi olabildiğince hazırladım. Sesimin titremesini istemiyordum.
"Aren, ne oldu? Neden aradın?" dedim. Bunları söyledikten sonra gözlerimi kapadım ve yüzümü pişmanlıkla buruşturdum. Öyle olmasını istemesem de sesim de cümlelerim de kabaydı. Duygularımı belli etmeyeyim derken işimi elime yüzüme bulaştırmıştım. Bunu sorun etmeyeceğini umdum.
"Dışarı gelir misin? Sana bir şey getirdim."
"Burada mısın?" diye sordum düşünmeden. Onun burada olması ihtimali zihnime yerleşti. Ona yakın olduğum düşüncesi hem kalbimde çiçekler açmasını hem de aynı zamanda korkmamı sağladı. Onun yanında mantıksız davranmaktan korkuyordum.
"Evet. En son ayrıldığımız yerdeyim. Gelecek misin?" diye sorduğunda başka seçeneğim olmadığını anladım. Tüm çekincelerime rağmen onun yanına gitmeyi, onu görmeyi istiyordum.
"Evet, bekle hemen geliyorum." Telefon konuşmamız burada bittiğinden aramayı sonlandırdım. Telefonu cebime geri koydum. Her ne kadar onun yanına koşa koşa gitmek aklımdan geçse de bekledim. Bana bir şey getirdiğini söylemişti. Bunun ne olduğunu merak etsem de asıl umrumda olan bu değildi. Umursadığım tek şey onu görecek olmamdı. Bu yüzden biraz bekleyip kendimi buna hazırlamayı denedim. Bu sesini duymak için kendimi hazırlamam kadar kısa sürmedi.
Hazır olduğumu hissettiğim an ise içeri girdim. Önce mutfağa, sonra hole sonra ise dış kapının önüne geldim. Dışarı çıkmadan önce elimdeki ceketi üstün körü bir yere yerleştirdim. Askılıkta asılı olan Arzu'nun kabanını üzerime giydim. Ayaklarıma ise yine ona ait olan botları geçirdim.
Kapının koluna uzandım. Elim tam üzerinde duruyordu fakat kapıyı açmak için de cesaret toplamam gerekti. Kapıyı açtığımda orada olmayacağından korktum. Belkide o kadar uzun süredir oyalanmıştım ki sonunda sıkılıp gitmişti.
Tüm bu korkuları bir kenara bıraktım. Derin bir nefes aldım ve onunla yüzleşecek cesareti kendimde topladım. Onunla yüzleşmek benim için duygularımla yüzleşmek demekti. Duygularımla yüzleşmek üzere kapı kolunu çevirdim ve dışarıya çıktım.
Beni görünce o da arabadan indi. Ben ise ona yaklaştım ve bunu yaparken attığım her adımda sanki bacaklarım karıncalanıyordu. Yine de hissettiğim çok net bir duygu vardı; mutluluk. Keşke diğer duygularıma da bir ad koyabilseydim.
İkimiz de birbirimize doğru yürüyorduk. Onun adımları da yavaştı fakat kendinden emin yürüyordu. Ben ise temkinli adımlar atıyordum. Sanki bacaklarım beni taşıyamayacak ve onun önünde yere düşecekmişim gibi geliyordu. Aramızdaki mesafe kapandığında gün boyu daha yakından bakmak istediğim gözlerine odaklandım. Gözlerimi kaçırmak içimden geçse de bunu yapamayacağım kadar güzellerdi.
Elindeki botları kaldırdı ve görüş açıma girmesini sağladı. Bana ait olduklarını anlamam çok uzun sürmedi. Buna rağmen yüzüne sorgulayan gözlerle baktım. Tekrar gölün kıyısına gitmiş botlarımı aramış ve onları bana getirmişti. Buna inanmak benim için zor olduğundan elindekilere tekrar ve tekrar baktım. Bana ait olduklarını bilsem de...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞ LALESİ (DH)+18
Chick-LitEğilip beni öpmeye başladığında ben de ona karşılık verdim. Düşünmeden yapmıştım bunu. Dudaklarımız birbirine değer değmez onu öpmeye başlamıştım. İlki gibi değildi bu sefer. Onu kar yağarken öptüğüm gün dudaklarımız birbirine temas etmişti sadece...