𝐂𝐢𝐧𝐪 - 𝟓

184 22 5
                                    

[ bu bolum, siddet tasvirinin islendigi bir bolum olmakla beraber okunup okunmamasi okuyucunun iradesine birakilmistir.
17+ ]

[ • ]

Sözleri zihnimin köşelerine çarparak yankılanırken tek yapabildiğim yalan söylemediğini haykıran mavi irislerini izlemekti. Yanaklarımın üstündeki parmaklarının verdiği hissiyat rahatlamamı sağlamış olsa da bunu yapmasının nedeni aklıma gelince ellerini sertçe ittirdim.

"Çünkü zarar gelse uğraşacak başka birisi kalmaz değil mi senin için?" Gülerek söylediğim cümleden sonra kalbime çöken ağırlıkla birlikte tekrar gözlerim yanmaya başladı. Akan sıcak gözyaşlarım dudaklarımın üstüne geldiğinde hissettiğim tuzlu tatla yüzümü ekşittim.

Aklıma Soobin geldiğinde olduğum yerde daha çok küçüldüm, umarım benim yanlış anlamamdan ibaretti bu durum. Sadece, sadece mantıklı bir açıklama istiyordum ondan. Daha bugün bana o denli şefkatle yaklaşan adamın böyle davranması mantıklı değildi, elbet ki mantıklı bir açıklaması vardır ve şu an gereğinden fazla tepki veriyordum sanırım.

Acıyan boğazımı tutarak öksürdüğümde elime gelen sıvıyla parmaklarıma baktım. Kolyeyi kopartırken çizdirmiş olmalıydım ki hafifçe kanamıştı. Boynuma uzatılan elin sahibine baktığımda dikkatlice çiziği izliyor olduğunu gördüm. "Gel su tutalım." Kolumdan çekerek yerden kaldırdığında ani kalktığımdan dolayı gözlerim kararmıştı.

Sendeleyerek tişörtüne tutunduğumda hafif eğilmiş bir pozisyonda başımı tutuyordum elimle. "Gitmiyorum seninle hiçbir yere." Anlık dalgınlığından yararlanarak kolumu ondan kurtardığımda biçimli kaşlarını çatıp bileğimi kavradı daha sert bir biçimde. "Sen gitmezsen ben götürürüm." Yüzüme sırıtarak baktığı sırada ne olduğunu anlamadan kendimi kalçasıyla bakışırken buldum.

Düşmemek adına ellerimle kollarını kavradığımda tek koluyla bacaklarımı kavramış bir şekilde ilerlemeye başladı. O ilerlerken birkaç kişinin durup da bize bakmasıyla oflayarak sırtına vurdum. "Yeonjun indirir misin insanlar bakıyor." Dediğimde gülmüş ve daha hızlı yürümeye başlamıştı. "Ben de olsam sana bakardım." Söylediği şeyle oflayarak yüzümü gizlemeye çalıştığım sırada lavaboya girmiştik.

Yavaşça omzundan indirdiğinde başım döndüğü için mermere tutundum. "Yuna beni öldürecek..." Kendi kendime söylenirken arkamda hissettiğim bedenle aynadaki yansımamıza baktım. Ellerimi mermere yaslayarak hafif eğildiğim bir pozisyonda arkamda durarak bedeniyle mermer arasındaki boşlukta beni sıkıştırdığını gördüm.

Sensörlü musluğa elini uzatarak suyun akmasını sağladıktan sonra ıslattığı parmaklarını hafifçe boynumdaki kesiğe sürttü. Suyun aniden temas etmesiyle boynumdaki yaranın yanmasına karşılık olarak dişlerimi sıktım. Canımı acıttığını anlamış gibi okşamaya başladığında aynadan beni izleyen gözlerine çıkarttım bakışlarımı.

"Ne düşünüyorsun bilmiyorum ama Soobin'le aramda o tarz şeyler yok." Duyduğum şeyle histerik bir kahkaha bıraktığımda gözlerimi devirdim. "Bal gibi biliyorsun ne düşündüğümü." Aynadan ağlamaktan kısılmış gözlerimle ona baktığımda beni izlediğini fark ettim.

Kemikli parmakları hâlâ boynumda gezinirken gözlerimiz aynanın eşliğinde birbirini izliyordu. "Tamam, biliyor olabilirim. Fakat bu hâlâ aramızda bir şey olmadığı gerçeğini değiştirmiyor." Cam gibi parlayan irisleri bakışlarımdan ayrılmadığında gözlerimi kıstım. "Farkında mısın bilmiyorum ama sevgilim senin yüzünden beni görmezden geldi." Aklıma geldiğinde yine boğazımda oluşan yumruyu yok etmek adına yutkundum.

Bana bakarak tek kaşını kaldırdığında kaşlarımı çattım. "Benim yüzümden geldiğine emin misin Beomgyu?" Parmakları üniformamdaki kravatı kavradığında kendimi geriye çekmek adında bir hamlede bulunmadım. Başımı hızlıca aşağı yukarı salladığımda gülerek kravatımı kendisine doğru çekti.

𝐭𝐫𝐞𝐚𝐜𝐡𝐞𝐫𝐲 | yeongyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin