"Beni asla bırakma sevgilim."
Dört kelime, olduğum yerde çivilenmeme neden olan cümleyi oluşturan bu dört kelimenin zehirli bir ok misali kalbimin tam ortasına saplandığını hissediyordum. Hissettiğim şeylerin sevgi ve heyecan mı yoksa şüphe veya aldatılmışlık hislerinin harmanlanıp önüme konulmuş bir duygu mu olduğunu anlamaya çalışıyordum.
Soobin'in ani sözlerinden sonra ona sadece bakmakla yetinebilmiştim ama o beni gecenin sonuna kadar yanından ayırmamıştı. Lavaboya gitmek adına yanından ayrıldığım sırada bile arkamdan Taehyun'u yollamasıyla kafam iyice karışmıştı. Birden böyle davranmasına ne düşünürsem düşüneyim bir anlam veremiyordum; arada sırada birbirimize her zaman söylediğimiz bir cümleydi ama birden bire bunu söyleyip sürekli yanımda durması aklımdaki soru işaretlerini tazeliyordu.
Yavaş yavaş dağılmaya başlayan kalabalığı uğurlamak adına Soobin onlarla ilgilenmeye başladığında fırsat bu fırsat deyip kafeden çıkabilmiştim. Rüzgar hafiften eserken havanın nemli olmasından dolayı uzun saçlarım yüzümün önüne gelerek görüş açımı kısıtlıyordu.
Aklıma Soobin'in bana aldığı güller geldiğinde onları almak adına caddenin sonuna doğru ilerlemeye başladım. Caddenin sonuna yaklaştığım sırada karşı sokakta olan bardan birinin bana yaklaştığını fark ettim. Hafif sarhoş gibi duruyordu ama yalpalayarak bir şekilde de yanıma gelmesi kafayı hepten uçurmadığını gösteriyordu. "Ablacım bak valla diyorum. Yok para." Para dilenmeye başlayan kadına her ne kadar elimin tersiyle bir tane geçirmek istesem de sarhoş birine karşı bunu yapmanın fazla olacağının bilincindeydim.
"Nakitim yok." Kadının kolumu tutan elini ittirmeye çalıştığımda bu sefer ittirmeye çalıştığım elimi tuttu. "Just kart var! Just kart!" Kot şortumun cebindeki kartı alıp gösterdiğimde geri çekilecek sansam da çevik bir hamleyle kartımı elimden çekip koşmaya başlamıştı.
"Amına koyduğum!" Arkasından her ne kadar bağırsam da çoktan bara girmişti. Kapıdaki güvenliklerin bana ters ters bakması sonucunda elim boş bir şekilde adımlamaya başladım. Son sınıf öğrencisi olduğum için ek kaynak kitaplarından tut, okulun bizden aldığı ücretlere kadar birçok şeyi ödemek adına kazandığım tüm parayı o karta atıyordum. Annem kanser tedavisi gördüğü için babamın kazandığı paranın büyük bir kısmı hastane masraflarına giderken geri kalanı da faturalara ve mutfak harcamalarına yetiyordu ancak.
Sızlamaya başlayan burnumu çektiğimde bulanıklaşmış görüş açımın izin verdiği kadar ilerliyordum kaldırımda. Bankın üstündeki gül buketini ellerim arasına almak adına eğildiğimde eşzamanlı olarak iki damla gözyaşım kırmızı güllerin üstüne düştü. Dişlerimi sıkarak buketi elime aldığımda geldiğim yoldan geri yürümeye başladım yavaşça. Dudaklarımın arasından hıçkırığın kaçmasıyla dişlerimi sıkmayı bıraktım. Boş sokakta öylece ilerlerken ağlayışımın ne kadar ses çıkaracağını boşvermiştim.
Annemin her geçen gün ölüme daha çok yaklaşması, sevdiğim adamın bana ihanet etmiş olma ihtimali ve son olarak sabahlara kadar çalışmamın emeğinin birden elimden alınması bunca zamandır arka plana attığım duygularımın beni ele geçirmesine neden olmuştu.
Kucağımdaki gülleri göğsüme bastırdığım sırada bakmadığım için birine çarptığımdan dolayı buket ellerimin arasından kayıp yere düştü. Ellerimin tersini göz kapaklarımın üstüne koyarak akan gözyaşlarımı durdurmaya çalıştığım sırada kollarımı bir çift el sardı.
"Beomgyu?"
İsmimi pek de tanıdık olmayan bir sesin telaffuz etmesiyle zor da olsa gözlerimi aralayıp beni endişeyle izleyen gözlere baktım. Saçlarıyla uyumlu olan gözleriyle beni dikkatlice izleyen mavi irislerinin arasından onun kim olduğunu seçebilmiştim. Yanaklarımdan akan gözyaşlarımı sildiğim sırada düşürdüğüm buketi kemikli elleriyle yerden alarak bana uzattı. Sıcak esen rüzgar yüzündeki saç tutamlarını geriye iterken dikkatlice beni izliyordu.
Beklentiyle bakan gözlerinin içinin parladığını gördüğümde karnımın karıncalanma hissiyle bana uzattığı gülleri almak için ona uzandım. Ellerimizin bir saniyeliğine birbirine değmesiyle elektrik çarptığını hissederek geri çekildim. Çarpan elektriği o da hissetmiş gibi bana baktığında nefesimin kesildiğini fark etmiştim. "Neden ağlıyorsun?" Sorusuyla gerçekliğe dönmüş gibi ona baktığımda yine aklıma gelen şeyler gözlerimin dolmasına neden oldu. Sorduğuna pişman olmuş gibi bana baktığında dirseklerimden tutarak ona bakmamı sağladı.
Gözlerimi kapatan saçlarımı çektiğinde bir şeyim olup olmadığına baktı. "Ne olduğunu anlatmak istersen dinlerim Beomgyu." İsmimi nereden bildiğini düşünmeyi es geçerek ona kartımın çalındığını söyledim. Çalan kişinin dış görünüşü hakkında biraz bilgi aldıktan sonra bana beklememi söyleyip bara girdi. Caddede esen rüzgar biraz iyi gelse de hâlâ moralimi yerine getirmeyecek kadar yetersizdi. Soobin'in mavi saçlı arkadaşıyla olan karşılaşmanın hissettirdiği gariplikle kaldırımda öylece dikiliyordum.
İsmimi nereden bildiğini sormayı neden bana yardım ettiği nedeninden daha çok bilmek istiyordum. Jeongin dört senedir arkadaş olmamıza rağmen ismimi onuncu sınıfa giderken öğrenmişti ve kanka deyip durmasının nedeninin de ismimi hatırlamadığından dolayı olduğunun farkındaydım. Arkadaş seçimlerimin biraz kötü olduğunu biliyordum fakat elden bir şey gelmezdi, yine de seviyordum onu.
Yaklaşık on dakika bekleyişimin ardından bar kapısından çıkan çocuğa karşı ayağa kalkmıştım oturduğum kaldırımdan. Benden büyük olduğunu bildiğim için ve bana ettiği yardımdan ötürü ona saygı gösterme ihtiyacı hissediyordum. Biraz dağılmış üstüyle yanıma geldiğinde endişelenerek ona baktım. "Bir şeyiniz mi var hyung?" Dudağının kenarının kızardığını gördüğümde işaret parmağımla hafifçe oraya dokundum. Kafasını iki yana sallayarak gülümsediğinde cebindeki kartı çıkarıp bana uzattı.
Bunun benim kartım olduğunu anladığımda büyük bir sırıtmayla kartı direkt elinden alıp cebime geri koydum, resmen tüm neşem yerine gelmişti. "Teşekkür ederim hyung!" Heyecanlı çıkan sesime sırıtarak karşılık verdikten sonra kafeye doğru adımlaya başlamıştık. "Hyung demezsen sevinirim Beomgyu, kulağa yaşlıymışım gibi geliyor." Omzuna gelen boyumla ona baktığımda cidden benden fazlasıyla uzun olduğunu fark etmiştim. "Ne dememi istersiniz hyung?" Düşünürmüş gibi bir ifade takındığı sırada kucağımdaki güllere uzanıp bir tanesini avucunun içine aldı.
"Yeonjun'u tercih ederim."
©𝐝𝐚𝐧.
![](https://img.wattpad.com/cover/344414688-288-k170436.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐭𝐫𝐞𝐚𝐜𝐡𝐞𝐫𝐲 | yeongyu
أدب الهواةBeomgyu, kendisini derin bir çıkmazda bulur. [ 17623 - ] ─ by, ©𝐝𝐚𝐧.