𝐒𝐞𝐢𝐳𝐞 - 𝟏𝟔

218 23 32
                                    

Ciğerlerimde nefesimin tükendiğini hissederken burnumdan nefes almamın engellendiğini hissettim. Dudaklarımı araladığımda ağzımın üstüne kapatılan elle halsizce gözlerimi kırpıştırdım. Yarısı boş olan serum hâlâ devam ederken başımın arka kısmının zonkladığını hissettim, acayip acıyordu. Dişlerimi sıkarak yutkunduğumda başıma toplanan kalabalıkla kaşlarımı çattım. Hemşire gelip serumunu kontrol ettikten sonra eliyle hafifçe alnıma dokundu.

Daha farkında bile olmadığım başımdaki sargıya dokunduğunda acıyla tısladım. "Birazdan serumunuz bitince çıkabilirsiniz. Başınızdaki sargıyı bugün çıkarabilirsiniz. Ağrırsa ilaç almayı ihmal etmeyin, geçmiş olsun." Hemşire gülümseyerek konuştuğu sırada başımı sallayıp odadan çıkmasını izledim. Görüş açıma koyu saçların girmesiyle gülümseyip yavaşça doğruldum. "Baba, annem nasıl oldu?" Halsizce konuştuğumda babam yanımdaki koltuğa oturarak saçlarımı okşadı.

Onun da bana doğru gülümsediğini görünce içimin huzurla dolduğunu hissettim. "Annen iyi olmasına iyi oğlum. Sana ne oldu? Doktor bir anda bayıldığını söyleyince çok korktum." Babam saçlarımı okşamaya devam ettiği sırada kaşlarımı çattım, en son annemin yanındaydık. Sonra, birisi beni çekiştirerek yoğun bakıma götürmüştü ve orada başının üstüne örtü çekilen bedeni görmüştüm. Aklıma yine o anılar dolunca burnum sızlamıştı. "Heyecandan olmuştur baba, annem kanseri atlattı sonuçta. Sen annemin yanına git yalnız bırakma." Başımı geriye yasladığım sırada babamın tereddütle beni izlediğini gördüm.

Uzanıp sarıldığımda başımın acısını umursamadan geri uzandım rahatsız hissettiren hastane yatağına. "Merak etme baba. Yanıma Jeongin veya Taehyun'u çağırsan da olur." Gülümseyerek konuştuğumda babam peki diyerek odadan çıkıp beni yalnız bıraktı. Masanın üzerindeki telefonuma uzandığımda Jeongin'den +1627 arama olduğunu görerek gözlerimi ardına kadar açtım, beni öldürecekti. Onu aramayı tekrar erteleyip Taehyun'un numarasını çevirdim, sonuçta Jeongin şimdi bağırıp çağıracaktı ve ağrıyan başım daha kötü olacaktı.

Kulağıma yasladığım sırada serum takılan elim zonklamıştı. "Alo Tae? Seni özledim." Bitkin sesimle konuştuğumda gözlerime pencereye gelen sincap takılmıştı. "Ben de özledim. Hangi numaralı odadasın? Söyle geleyim." Sesini duyduğumda heyecanla telefonu kavradım. "Hastanede misin? Yedinci poliklinikteyim, acele et tamam mı?" Sincap pencereden içeri girdiğinde telefon kapanmıştı. Elindeki fındığı saklayacak yer ararken aklıma yine Yeonjun düştü.

İsmi her geçtiğinde kalbime öncekinden daha sert bir ağırlık çöküp ağlama hissimi yeniliyordu. "Senin yüzünden kardeşim öl-öld—" Zihnimde beliren sözler titrememe neden olduğunda dudaklarımı ısırdım, abisi olmalıydı. Dışarıdan bile ne kadar tehlikeli ve uzak durulmasını haykıran aurası hissedilirken bir de damarına basarak işleri daha kötü hale getirmiştim. Oflayarak yerde pıtpıt yürüyen sincaba baktığımda o sekerek pencereye tekrar tırmandı.

Telefonumu masaya bıraktığım sırada kapının tıklatılmasıyla gülümsedim. "Gelebilirsin Tae!" Gülümseyerek konuştuğumda aralanan kapının ardında o kumral adamı gördüğümde kaşlarımı çattım. Örtüyü boğazıma kadar çektiğimde mahcup ifadesiyle içeri girip kapıyı örttü. Kusursuz yüz hatlarıyla bana baktığında kaşlarımı kaldırdım, model miydi? İzin alırmış gibi bana baktığında dudaklarımı büzüp başımı sallayarak koltuğa oturmasını sağladım.

Kare bir gülümseme bıraktığında elimde olmadan ben de gülümseyerek biraz gevşediğimi hissettim. "Nasıl oldun? Daha iyi misin?" Dudaklarını sıkarak konuştuğunda fazla mahcup olduğunu fark ettim. Yatakta biraz doğrulduğumda sırtımın arkasına elimin altındaki yastığı yerleştirdim. "Sorduğunuz için teşekkürler. Kabalık etmek istemem ama niçin geldiniz?" Gözlerinin başımdaki sargıda gezindiğini gördüğümde ellerim benden habersiz bir şekilde oraya gitti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 18 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

𝐭𝐫𝐞𝐚𝐜𝐡𝐞𝐫𝐲 | yeongyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin