𝐭𝐫𝐞𝐚𝐜𝐡𝐞𝐫𝐲 | yeongyu

𝐐𝐮𝐚𝐭𝐨𝐫𝐳𝐞 - 𝟏𝟒

Acıyan gözlerimi zor da olsa araladığımda alnıma konulan elle üstümdeki örtüye daha çok sarılıp üşümemi kontrol altına almaya çalıştım. Alnımdaki el yanağıma ve ardından boynuma değdiğinde gözlerimin önündeki adamın saçlarına düşen akları seçebilmiştim. "Oğlum... Ben bir şey duydum ama sormak istedim sana." Babamın sesiyle birlikte içime bomba misali düşen karartıyla ürkekçe bakışlarımı beni şefkatle izleyen yaşlı kahve gözlerine çıkardım.

Karakol olayı, okul çıkışındaki şey ve daha birkaç saat öncesine kadar Yeonjun'a olan sinirimi babamdan sözel olarak çıkarmam sonucu hangi birinden bahsedeceğini merak ediyordum. "Geçen gün karakola gitmişsin." Sözleriyle elektrik çarpmış gibi yatakta hemen doğrulduğum sırada korkuyla babama bakıyordum, öğrenmemesi gereken şeyler vardı. "Neden gittiğini de öğrendim." Elini sırtıma koyup beni kendisine çektiğinde başımı göğsüne yaslayarak yanıma oturdu.

Gözlerim yeniden dolarken o anılar zihnime düştüğünde hıçkırmamak için alt dudağımı ısırdım. "Neden bana haber vermedin böyle bir olayda oğlum? O kadar mı önemsiz bir babayım senin için?" Saçlarımı okşayarak konuştuğu sırada kollarımı babama dolayıp ona sıkıca sarıldım. "H-hayır baba öyle değil. B-ben korktum, sadece k-korktum." Titreyen sesimle konuştuğum sırada babamın beni daha sıkı sardığını hissettim. "Seni bu zamana kadar korkutacak en ufak bir harekette bulundum mu oğlum?" Şefkat barındıran sesini duyduğumda dudağımı serbest bırakarak hıçkırıklarımın bedenimi terk etmesine izin verdim.

Boğazımı yırtacak şekilde ağlarken beni üzgün gözlerle izleyen babama çıkardım bakışlarımı. "Ö-öyle değil baba. A-anlamıyorsun o adamın tanıdıkları ç-çok ve eğer sana söyleseydim s-sinirlenirdin ve—" Hıçkırıklarımdan konuşamayacak duruma geldiğimde tek yapabildiğim nefes almaya çalışabilmekti. Babam bir şey demeden öylece dururken başka yöne baktığını fark edip ona biraz daha sokuldum. Elini sırtımdan çektiğinde kızardığından emin olduğum gözlerimle ona bakıyordum.

Derin bir nefes alarak bana baktığında akan burnumu çektim. "Oğlum, başka bir şey daha var bana anlatmadığın. Bunu anlayabiliyorum. İfadeni okurken Taehyun ve başka birinden bahsettiğini görmüştüm. Soobin neredeydi? Neden benim bile tanımadığım biriyle içmeye gittin?" Sorularını art arda sıralarken kastettiği kişinin Yeonjun olduğunu anladığımda yanaklarımdaki kuru yaşların tazelendiğini hissettim. Ellerimi gözlerime bastırarak ağlarken daha da kötü bir hale girmiştim.

Babam karşımda ne yapacağını şaşırmış bir şekilde çenemden tutup yüzümü kaldırmaya çalışırken onu güçsüzce ittirdim. Tek hamlede beni yatağa yatırarak başımı dizlerine yasladığında hafif çıkmış olan göbeğiyle bakışıyordum. "Küçükken de böyle dizlerime yatırırdım seni her ağladığında. Tabii o zamanlar minicik bir şeydin. Baksana şimdi yatağa sığmıyorsun." Gülerek saçlarımı okşadığı sırada ben de burnumu çekerek yanaklarımdaki yaşları sildim. Hâlâ hafiften hıçkırırken babamın yanağımı okşadığı eline bastırdım kafamı.

Gıdıklanmış olmalıydı ki hafifçe gülerken ben de yutkunduktan sonra derin bir nefes aldım. "Baba.. sen hiç sevgilin varken başkasından hoşlandın mı?" Çekinerek sorduğum sırada babamın derince iç çekmesiyle ona çıkardım gözlerimi. "Üniversitedeyken çok güzel bir kız vardı ve tüm genç erkekler onunla konuşmak için adeta kırk takla atarlardı. Ben de o erkeklerden birisiydim ve zamanla konuşmaya hatta buluşmaya başladık." Babamın tekrar iç çekerek uzaklara daldığını görünce kulak kabarttım söylediklerine.

"Kızın adı Jinri'ydi ve resmen gittiği her yere ışıltısını taşıyordu. Günler haftaları, aylar yılları kovaladı ve biz birlikte olduk. Ardından beni bir arkadaşıyla tanıştırdı, annenle. Zamanla Jinri'nin güzelliği bana sıradan gelmeye başlarken annenle yakınlaştık. Annen.. fazla güzel bir kadındı oğlum, sen de güzelliğini ondan almışsın. Bir gün çarşıda gezerken yakınlaşmıştık ve Jinri bizi görmüştü." Derin bir nefes aldığında babamın burukça gülümsediğini görmem içimin cız ettiğini hissettirdi bana.