16.Bölüm

179 5 3
                                    

MERHABALAR KISA BİR ARADAN SONRA YEPYENİ BİR BÖLÜMLE KARŞINIZDAYIM.KEYİFLİ OKUMALAR...

Acılar avuçluyordu ömrü,arasında ufalayıp kader tufanına savuruyordu...


Vatan ne demekti?Vatan bayraktı,vatan namustu,vatan alın teriydi,vatan geriye kalan son askerin nefesiydi,vatan yere uzanmış yatan neferindi,vatan BİZİMDİ..!Vatan için bayrak için akmış her bir kan damlası önce toprağa düşüyordu ardından yüreklere...Daha bir değer katıyordu vatan sevdasına....Vatan demek şehidin alnındaki daha soğumamış alın teriydi...Vatan ucu bucağı görünmeyen en derin sevdaydı belki de...Bayrak için,vatan toprağı için serilirdi yere yalnız beden.Yalnız onun için kulak delen mermi,havan seslerine katlanılır,ıssız,zifiri,sessiz gecelerde kaybolurdu yürek...

Peki asıl yiğitlik,cesurluk kavramlarının tanımı neydi?Söylemek gerekirse hudut karakolunda çekirge sesleri eşliğinde gecenin sesini dinlemekti daha doğrusu sessizliğinde boğulmaktı...Bebek'te alemlere akıp geceyi sarışın bir hatunla bitirmek yerine helikopterin tekerleği yere değmeden atlarken "bugünde sağız vesselam" diyebilmektir..!Çalan telefonlardan nefret etmek,hayatında söylemediğin kadar yalan söylemektir telefonun ucundakine.Gözünün önünde ağzına kan yığılarak ölen devrenin ardından "VATAN SAOLSUN" diyebilmektir...Acıyla kavrulmuş insanların 'ah'etmemesidir...


Peki ordakilerin mi yoksa bekleyenlerin mi işi daha zordu?İşte ikisinin arasında belki de hiçbir fark yoktu.Ölümüne büyük olasılıklar eşlik adamın mı ya da canından çok sevdiği insanı kaybetme korkusuyla yaşamak insanların işi mi daha zordu?...Yaşamanın en zehir olduğu haldi belki de bu...Kopkoyu,katran karası bir gecede kaybolmoktu belkide...Belki bildiğini unutmak,kokusuna hasret kalmaktı zor olan...


Pınar'ın annesi kilometrelerce ötede bir tanecik kızı için gözyaşları dökerken kızı acılarını sevdiği adamın yanında unutmak istiyordu...Peki ya o mert adam yıllarını acıyla dolduran yaşadıklarına sitem edercesine sinirli,aksi,sert mi sert bir adam olmuştu...Herkesin bir derdi vardı doğru fakat burada herkesin birden fazla derdi vardı...


Pınar sevidiği adamın kollarından kopmamak,kokusunda kaybolmak için nelerini vermezdi...Korku ciğerlerini işlemiş,korkuyla dolan her bir vücut hücresine oksijen bile fazlalık geliyordu.Birbirlerinden kopmak istedikçe daha da bir kördüğüm olduklarının en büyük kanıtıydı şuanki durumları.Kader denen o büyük inanç sürekli bu iki insanı bir araya getiriyordu...


Oğuz'un içi acıyordu,kollarında sarsılarak ağlayan kadına.Bir kez daha lanet etmişti bu kahpe insanlara.Eşsiz güzellikteki bu kadının gözyaşları nasıl bir inci tanesi gibi boncuk boncuk firar ediyordu göz bebeklerinden.

Adam büyücek ellerini kızın ince beline sarmış o anki tek isteği onu içine sokarcasına sarılmaktı herhalde.Aklındaki deli sorular nefesini daraltıyordu adamın.Yoksa Pınar'la olan ilişkilerini mi öğrenmişlerdi?Bu meçhul sorunun tek cevabını verebilecek olan zamandı şimdilik!Bedenine gelen panik dalgasını engelleyerek hepsinin bön bön baktığı askerlere dönerek

"Hazırlanın hadi gidiyoruz!"diye bağırdı.


Pınar da kollarından sıyrılmaya başlamıştı bu ikazla.Bakışlarını yere dikmiş,ürkek ceylanı andıran kollarından sıyrılmaya çalışan bu kızı bir kez daha kendine bastırmak istese de bunun ne yeri ne zamanıydı ne de...ne de bu onun hakkıydı...

SON:İsimsiz kahramanlara saygı duruşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin