Multimedya | Cihan Mürtezaoğlu • Sen banasın
[ Klibi izlemeniz tavsiye edilir canlar ]
Kuru sıkı silah gibi o esmerin teni
Bu defa başka
Dilimdeki küfür gibi fısıldar o beni
Bu defa başkaCihan Mürtezaoğlu 🧡
Günümüz
Asansör kabini bir okula ait olduğu için yeterince geniş ve büyüktü. Fakat savaşın koca bedeni için yine de yetersiz kalıyordu. Bedeninin ; asansörün neredeyse 3/4'ünü kapladığına yemin edebilirim.
Üzerinde oturduğumuz fayans siyah ve mattı. Duvarlar çizgili siyah beyaz duvar kağıtları ile kaplanmıştı. Tuşların olduğu panel ahşap görünümlü sert plastikten yapılmaydı ve tuşların üzerindeki rakamların bazıları silinmişti.
Ayna yoktu çok şükür. Asansörlerde ayna olması çoğu zaman kullanışlı olsa da şu durumda benim için tam bir işkence olurdu. Çünkü baktığım her yerde Savaş Korkmaz'ı görebilir daha da kötüsü onunla göz göze gelebilirdim.
Başımı yavaşça yukarı kaldırdım. Metal tavanda 2 gömme ışığın yanında, kare bir acil çıkış kapağı vardı. Hey ! Ben seni neden daha önce görmedim ki ?!
Belki oraya ulaşabilirsem kapaktan çıkıp asansörün tavanına çıkardım. Çelik Faraday kafesinin dışına çıktığım zamanda ; televizyonda okyanusun ortasında küçük bir kayıkla bir balinayı fotoğraflarken bile çektiği söylenen operatörüm sayesinde telefonum açılabilir ve birine ulaşarak bize yardım göndermelerini isteyebilirdim.
Umarım reklamlar gerçeği yansıtıyordur.
Hızlı bir hesaplama yaptım. Tavan boyu 2 metreden biraz fazla gibiydi bense 1.60 boyundaydım. Tutunmak için konulan yuvarlak boruya basıp çıkmaya çalışsam bile boyum yetmezdi. Şu kapağı yapacak başka yer yok muydu ?!
Aslında... Yoktu.
Adamlarda haklı kalkıp zemine mi yapsınlar kapağı ? Spider-man değilseniz bu pek işe yaramazdı. Ya da Peter pan... Acaba Wendy gibi kafayı çekersem Peter Pan' ı görebilir miydim ?
Benim boyum belki yetmezdi. Ama savaş için bu geçerli değildi. O 1.90'lık boyuyla kapağa ulaşmam için beni kucağına alabilirdi. Daha önce defalarca kez yapmıştı. Sokakta yürürken, mutfakta, boks makinasına yumruk atmaya çalışırken, duşta...
Bu düşüncemi söylemek için başımı indirerek ona baktım. Tabii ki bakışları üzerimdeydi. Ayaklarını çift şeritli otoyol gibi rahatça uzatmış, sırtını duvara yaslayarak kollarını göğsünde çaprazlamıştı. Üstü hala çıplak ve.... enfesti. Ona bakmamaya çalışmak benim için bir sözelcinin fizikten sunum yapması kadar zordu. Kazağını geri vermek istiyorum ama almayacağını biliyorum.
" Düşündüm ki acaba... "
" Hayır " Sesi taviz vermez ve sertti.
" Ama daha ne söyleyeceğimi duymadın "
" Aklından ne geçtiğini biliyorum ve hayır "
" Ama sonsuza kadar burada kalamayız "
" Sadece yarım saat oldu "
" Olabilir yine de neden burada böylece oturmak yerine denemiyoruz ? Beni yukarı kaldırırsan kabinin üstüne çıkabilir ve telefonun çekm - "
Öfke ile sözümü kesti.
" Tam da o anda elektrik gelir ve kabin hareket eder. Daha sen Çığlık atmaya bile fırsat bulamadan bütün vücudun parçalara ayrılır ve betona sıvanır. "
Ürpermiştim. Bütün bunları sert bir sesle dile getirirken benim tüm tüylerim diken diken olmuştu. Yine de... Denemek istiyorum. Buradan, onun yanından bir an evvel kurtulmam gerekiyordu.
Boğuluyorum..
Başımı iki yana salladım. " Yine de denemek istiyorum " Yüzü kasılırken bakışları seğirdi. Tek kaşını havaya kaldırarak " Buna izin verir miyim sence ? " Dedi.
" İzin istemiyorum zaten "
" Kendini tehlikeye atmana müsaade etmem. Boşuna yorulma "
Burnumdan öfkeyle soludum. " Neden umurunda olsun ki ? " Hayır aklıma birbirinden kanlı işkence sahneleri gibi şeyler gelmiyor !! Bunu da nereden çıkardınız ?
" Sana yönelik bir tehlike yok. Sadece yukarı ulaşmama yardım edip burada bekley - "
" Saçmalama lan ! Sen oradayken burada öylece oturup bekleyeceğimimi sanıyorsun ?! " Diye bir anda kükreyerek lafımı kesti. Savaş samimi ve sıcak birisi sayılmazdı ama bu halinide daha önce görmemiştim. Öfkeden köpürüyordu. Boğazı gerilmiş, gözlerin içindeki damarlar kanlanmaya başlamıştı. Onu tek bir kelime ile anlatmaya çalışsam bu' ölümcül ' olurdu muhtemelen. Ama hala sinir bozacak kadar yakışıklıydı.
" Evet! Neden olmasın ?! Sonucunda buradan çıkacaksam buna değer "
Bana doğru eğildi ve bana ateş saçan gözlerle baktı. Tutunma yerini sıkan parmaklarının boğumları bembeyaz kesilmişti. Her an demiri ortadan ikiye kırmasını bekliyordum. Yüzlerimizin arasında santimler kala durdu.
" Benimle burada yarım saat fazladan geçirmek yerine canını tehlikeye atabileceğini mi söylüyorsun ? "
Tabii ki hayır. Beni seninle bir odaya koyup kapısına dinamit bağlasalar çok memnun olurdum hatta. Ama beni çok incittin. Kısacık zamanda sana o kadar çok bağlanmıştım ki... Seni her düşündüğümde hayal kırıklarımın keskin uçları kalbimi kesiyor. Her gece ikizim ve tek arkadaşımı arayıp ona ağladığımı biliyor musun ? Yada fıstıklı dondurmanın hastası olmama rağmen artık her gördüğümde gözlerimin dolduğunu.
Demek istedim...
Ama bunun yerine gözlerinin içine meydan okuyan bir tavırla bakarak " Evet. " Dedim sadece.
Savaşın gözlerinden bin bir türlü duygu geçti. Bazılarını okudum bazılarını okuyamadım. En sonunda ise yüzüne hakim olan tek ifade pişmanlıktı.
" Sikeyim Mayıs ! " Derin bir nefes aldı. Ellerini saçlarından geçirerek dağıttı.
" Özür dilerim "
Yıldızı patlatabilirsin tatlı okuyucu ⭐
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tatlı Mayıs | ARA VERİLDİ
ChickLit🍃 Yayınlanma tarihi ( Başlangıç) ; 08.06.2023 Kitap şarkısı | İstanbul beyefendisi HAYRAN KURGUDUR ! Çok severek okuduğum bir yazarın kitabından esinlenerek hazırlanmıştır !! Bir cuma günü öğleden sonra saatler 17.23 ' ü gösterirken çalıştığım öz...