[1]

44 1 0
                                    

Keyifli okumalar...

Büyülü Asalar Diyarı;

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Büyülü Asalar Diyarı;

Evet tam olarak büyülü asalar diyarındaydık. Çünkü benim manyak arkadaşım sonunda özündeki güce kavuşmuştu ve asası onu bir köpeğin sahibine koşuşu gibi heyecanla bulmuştu. Ve Sera da bundan oldukça hoşnut görünüyordu çünkü uzun zamandır bu anı bekliyordu. Açıkçası bende onun için çok mutluydum, kız kardeşimin özüne kavuşmuş olması bana mutluluktan ve gururdan başka birşey hissettiremezdi çünkü.

"Hey bana bak Lena asamla birlikte sahip olduğum güçte beni buldu. Bugün benden mutlusu yok." dedi ve elinde asasıyla birlikte kahkaha atarak olduğumuz ormanın etrafında dönmeye başladı. Daha sonra da durdu ve gözlerinden yayılan bitki yeşili ışınlarla, toprağın altında yeni filizlenmeye başlamış kırmızı mantarları bir elma ağacına çevirdi. Ve tekrar küçük bir kız çocuğu gibi etrafımda zıplayarak sevinç çığlıkları atmaya devam etti. Üstündeki taytı ve binici ceketi az önce yerlerde yuvarlandığı için tozdan ve topraktan nasibini almıştı. Fakat evet Sera nın özel güçleri vardı, tıpkı tüm krallıktaki soylu aileler gibi.

Bense, ben henüz ne olduğumu bilmiyordum, özümün ne olduğunu , gücümün neye hizmet ettiğini ve asamın beni ne zaman bulacağını.
Bu bilinmezliğin ise uzun sürmemesini temelli etmekten başka çarem yoktu. Zira sevgili annem Helios'un bu durumdan pek memnun olacağını sanmıyordum.

Kafamı kaldırdım ve devasa bir mağarayı andıran Büyülü Asa Köşküne göz gezdirdim. Oradan az önce ayrılmıştık. Sıra sıra dizilmiş, farklı mücevherlerden ve renkli değerli taşlardan yapılma asaları fazlasıyla incelemiştim. Hepsi adeta kitaplığı andıran bir bölmede kendini saklıyordu ve haberci rüyalardan sonra gelen sahibini bulmak için ortaya çıkıyordu. Ve daha milyonlarcası, bulamayan ya da uyanamayan sahiplerinin acısını çekiyordu. Sanırım bunlardan biri de bendim. Çünkü zihnime ara sıra uğrayan kesik kesik rüyalar pek de içimdeki güce uyanabilmem için yardımcı olmuyordu. Galiba kendime olan inancımın ve rüyalarımın artması gerekiyordu. Öyleyse beklemekten başka çarem yoktu.

Bir anda elimdeki anahtarı hatırladım ve onu ait olduğu Krallığa yollayabilmek için kafamın üstünde üst düzey bir büyüyle yapılmış olduğunu varsaydığım küre şeklindeki koruyucu sihre yerleştirdim. Büyük bir yansımayla birlikte parlayan mavi ışık anahtarı, yerine ışınladı. Böylelikle biz onu bulmadan bize gelen sihirli kilit kendisini yuvasına götürdü.

Döndüm ve Sera ya baktım. Gözleri asla gerçekleşmeyecek bir hayale bakıyormuş gibi donuklaşmıştı. Bunun sebebi tam karşıdan gelen babamın en güvenilir şövalyesi olan İshaktı. Her zaman ki sabitliği ve boş bakışları etrafta bir atmaca gibi geziniyordu. İki sağında iki solunda olmak üzere yanında 4 şövalye daha vardı, geldi ve tam karşımızda durdu. "Prenses Lena, babanız sizi sarayda bekliyor efendim." dedi.

Kafamı salladım ve göz ucuyla Seraya baktım dümdüz bir şekilde saraya giden yolu gözlüyordu. Bunun sebebi gizliden gizliye hoşlandığı İshaktı. Daha fazla kalmak istemedim ve sevgili arkadaşımı koluma alıp şövalyelerle birlikte saraya doğru adımlamaya başladım.

TANRI ELÇİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin