Bir yıldız kaydı gökte,
Düşünsene dedim kendime, ya o yıldız sensen, ya o parıltı senin aydınlığınsa ve en önemlisi de sen o ışığı söndürüyorsan.Bir yıldız kaydı gökte,
Düşünsene dedim kendime, ya o yıldız sensen, ya o parıltı senin aydınlığınsa ve en önemlisi de sen o parıltıyı ellerinle karanlığa boğuyorsan.Ama dedim kendime, karanlığa boğacağım kadar ışık yok ki ellerimde.
Bir yıldız kaydı gökte
Hayalleri ışığından
Gücü kendinden büyükVe bir yıldız kaydı gökte
Orada, yakınlarda...
Tutuldu dilekler, akıtıldı gözyaşları.🪐
Etrafta ağır bir hava vardı. Çıkan tek ses Helios'un ve Ares'in bahşettiği haz sularıydı. Kadının üstünde sadece sabahlığından bıraktığı yeleği vardı adam ise çırılçıplaktı. Ama ikisi de bunu umursayamayacak kadar şehvetin esaretine kapılmışlardı. Helios Ares'in üstünde son kalan gücüyle zıplıyordu ve onu da kendisini de bir sonraki zevk patlaması için uyarıyordu. Sonunda amacına ulaştı ve ikiside derin bir nefesle yatağa devrildi.
Bulundukları yer Krallık sınırı dışlarında terk edilmiş bir kasabaya aitti. Çokta küçük olmayan 2 katlı, her adımda çürümeye yüz tutmuş tahtaların kokusunu buram buram alabildikleri kimsenin yolunun dahi düşmesine olanak olmadığı ıssız bir evdi.
Onlar için en önemlisi ise bulundukları evin kimseler tarafından bilinmemesi gerektiğiydi. Yaptıkları, istedikleri , gizledikleri bu şey günahın ta kendisiydi. Bu durum tam olarak birbirlerine yakıştırdıkları ve ikisini de ifade eden alçaklık tanımının vücut bulmuş haliydi. Ama ne bundan gram pişmanlık duyuyor ne de buna bir son veriyorlardı. Onlar için önemli olan tek şey kalplerinde ateşi çoktan harlanmış olan kötülüğe odun atmak ve o ateşi tekrar harlamaktı. Bunu ise kendilerine yasak kılınan meyveyi yiyerek gerçekleştiriyorlardı.
O sırada Kral Ares aldığı zevki bu dünyada ki hiçbirşeye değişmeyeceğini düşünüyordu. Öyle ki eğer sevgili karısı onu bu anlamda tatmin edebilseydi o da çareyi karşıt Krallıktaki sarışında aramazdı. Bu kesinlikle onun suçu değildi ve yaptığı şey için kimseye hesap vermek zorunda da hissetmiyordu kendini. Çünkü o en iyisiydi, en güçlü ve en otoriterleriydi. Kendisini tüm evrene diz çöktüreceğini düşünecek kadar güçlü zannetmekle meşguldü.
Helios ise geceden beri Kral Aresle olan sevişmenin verdiği yorgunlukla çoktan uyuyakalmıştı. Ancak ikisinin de atladıkları birşey vardı.
Hiçbir sır sonsuza dek sürmez.
********
Karanlıktan uğultular yükseliyordu. Öyle ki gözlerimi açtığımın ve etrafı izlediğimin farkında bile değildim.
Rüya görüyordum ve bunun bilincindeydim. Zihnim bunu algılayabilecek kadar açık ve boştu. Yerde uzanıyordum gözlerimi yeni açmıştım ve bulunduğum yer koskocaman bir boşluktu. Öyle bir boşluktu ki beni içine yutacak ve kaybedecek sandım. Ellerimi yanlardan destek alarak yere bastırdım ve yavaşça ayağa kalktım.
Şimdi koca boşluğun yanına serilmiş olan karanlığa bakıyordum. Aynı zamanda kulağıma dolan fısıltıları çözmeye çalışıyordum. Bu fısıltılar tek bir ağızdan değilde birçok ağızdan çıkıyor gibiydi. Ses öyle heryerdeydi ki kulaklarımı kapatmamak için kendimi zorladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TANRI ELÇİSİ
FantasiRüyalarına giren ses Ölümün karmaşası İçindeki bilinmezlik Aynadaki ruhunun yansıması Şimdi Derin bir nefes.... Ve Hiçbirşey eskisi gibi olmayacak Başlangıç: 12.06.2023 Bitiş:~ (Kurgu tamamen benim hayal gücüme aittir.)