🎵Sezen Aksu - Firuze 🎵
-Cafer'den –
Çok fazla şeyi özlüyorum. Bu felaketin en kötü yanı bu,özlem... Bazen özlediğin kişi hemen karşında da olsa özlüyorsun. Çünkü onda artık özlediğin kişiden hiçbir şey kalmamıştır. İğrenç yüz, hırıltılı ses ve sana doğru gelen ayaklarından hariç hiçbir şey kalmamıştır. Hepimiz bunu yaşadık. Ve yaşamaya devam ediyoruz. Ve yaşamaya da devam edeceğiz.
Evimizin önünde ki sürekli yanıp sönen, beni sinir eden o sokak lambasını bile çok özlüyorum. Aslında her şey elimizi uzatsak tutacakmışız gibi yakın ama elimiz tutulduğu an bizden geriye bir şey kalmayacak kadar uzak ve kötü bir durum.
Dün bulduğumuz kulübe'nin içini inceliyordum,inceliyorduk.
Onur halsiz bir halde olduğu için yatıyordu,ama uyumuyordu. Serra benimle birlikte kulübenin içini inceliyordu. Mutfak kısmı olan yerdeki dolapların içine bakıyordu. Bende çekmecelere vb. yerlere bakıyordum.
Serkan abi çoktan bize odun toplayıp getirmiş ve şömineyi yakmıştı. Şuan kendisi dışarıda işe yarar bir şeyler bulmak için gitti. Yarım saat geçmeden kulübeye geliyor bize bakıp tekrar gidiyordu. Başımıza bir şey gelir diye sürekli kontrol ediyordu. Daha sonra gittiği yolu biraz daha kat ederek gidiyordu.
Şebnem abla bunu duysa onu kazığa oturtabilir. Onda bir şey var. Aniden değişmiş. Doğrusu kendisini diğer dünyada da çok tanımazdım ama abimin anlattığı kadarıyla kendimce izlenimler edindim.
Dünden beri Serrayla hiç konuşmadım. O da benimle konuşmadı. Ve şuan acayip can sıkıcı bir sessizlik var. Baktığım dolaplardan bir şey çıkmayınca kendimi şöminenin önündeki tekli koltuğa bıraktım.
Serra hâlâ bir şeyler bulma ümidiyle her şeyi indirip iyice bakıyor sonra tekrar yerine koyuyordu. Bir ara musluğu denedi ama akmadı. Yüzü düştü, önüne gelen saçları kulağının arkasına itmekten sıkılmış olacak ki saçını sıkı bir topuz yaptı.
Aniden bana dönünce gözlerimi kaçırdım ve şömineye döndüm.
"Abimler de gelemedi." Diye ortaya bir laf attım. Serra da artık bir şeyler aramaya son verdi ve Onur'un yattığı yatağa bana bakacak şekilde oturdu.
"Daha yeni gitti sayılırlar. Merak etme sağ salim dönerler." Gülümseyerek konuştu. Teyzesinin aksine hâlâ gülmeyi biliyordu.
"Ee?" dedim. Konuşmaya bir yerden başlamak amaçlı. Bana anlamaz bir şekilde baktı.
"Ne ee?" dedi kafasını sallayarak. Bacak bacak üstüne atıp bir elimi çenemin altına yerleştirdim ve Serra'ya daha dikkatli baktım.
"Teyzene çok benziyorsun." Dedim. Serra yatağa bacaklarını bağdaş kurarak oturdu, sanki benimle konuşmaya başlama için rahat bir pozisyona geçer gibi.
"Evet bunu söylemiştin." O da elini çenesinin altına yerleştirip dirseğini ise dizlerine destekledi. Evet dün öyle bir şeyler söylemiştim. Demek ki unutmamış.
"Evet, ama onu huy olarak söylemiştim. Şimdi böyle dikkatli bakınca fiziksel olarak da benziyorsunuz." Dedim gülümseyerek. O da benim söylediğime gülümsedi ve gözleri bir an yere bakıp tekrar bana döndü.
"Bu benim için bir iltifattır." Gülümsemesi içimde bir şeyi ağrıttı hatta gözlerimi kızarttı. Sarı saçlı ve yeşil gözleri vardı, Şebnem ablanın aksine düz bir saçı var.
"Bense abime çok benzemem." Dedim ve göz kontağını kesmeye çalıştım. Siktir çok belli ediyorum.
"Biraz benziyorsun. Alper abi sarı sen kumralsın. O kahverengi gözlü senin gözlerinse ela, galiba ela değil mi? Daha şimdi fark ettim." Konuşurken o kadar nazik ve sakin bir ses tonu var ki. Yaz aylarında ki meltem bir rüzgarı andırıyor, öyle hissettiriyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHKUM : ARAF İLK VE SON
Narrativa generaleYaşamak, bizlere bu dünyada verilen en özel armağandır. Ama bizler bu armağan arasında sıkışıp kalan 'MAHKUM'lar dünyasında olsaydık. İnsanlığa bahşedilen bu armağandan geriye ne kalırdı? Ruhları olmayan bedenlerin MAHKUM olduğu dünyada ailesinden...