Okul Sabahı

17 4 4
                                    

    Kavgayı ayırdıktan sonra çalan telefon için odasına gitmek üzere odadan ayrılan Macide annenin peşine yataktan çıktım. Üstleri kırışık gömlekli, kravatları bağlanmamış altları da kalpli veya ayıcıklı pijamalı kızlar saçlarını düzeltiyordu. Hatta aralarında makyaj yapanlar da bulunuyordu. Her ne kadar "kendimize güzel görünmek için" deseler de sanki bilmiyoruz. Hep şu 12'ler yüzünden... Aslında sayesinde demeliyim belki de. Çünkü kimse kimsenin sabahın köründe bu rengi kaçık hortlak gibi suratlarını görmek istemez.
    Zor da olsa giyinmeyi başarmıştım. Uzaklardan, boş koridorlar sebebiyle yankılanan "Macide anne topuklusu"nun sesini duyuyor gibiydim. Duymamak imkansız. O kadar hızlı ve hırslı yürüyor ki tüm bir binada yankılanıyor ses. Doğal olarak bu sesi duyan diğer kızlar da fısıldaşmaya başlamıştı:
-"Geliyor geliyor!"
-"Eteğini aşağı çek!"
-"Sen de biraz rujunu sil!"
Ben de karşılık olarak bir şeyler söylemek isterim bazen:
"Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol" (Mevlana Celaleddin Rumi)
Neysen o'sun işte zorlamaya gerek yok ama bu sözü "kardeşlerime" söylemem için gereken yürek de yok. Kardeşlerim...Ne garip ama. Ne aramızda kan bağı ne de daha önceden gelen bir dostluk. Hiçbiri yok. Ama birbirimizi o kadar benimsemişiz ki birimize bir şey olsun ortalığı yıkar, yakıp yangın yerine çeviririz. Hepimiz her birimiz için yapar bunu. Ama insan bir öz kardeşi var mı diye merak etmiyor da değil. Ya da varsa da onu nasıl karşılayacağını... Bunu ben de bilmiyorum desem yeri. Sahi... Olsaydı. Nasıl karşılardım? Hiç sevmezdim. Bu zamana kadar yoktu bundan sonra olsa ne olur olmasa ne olur? Umrumda bile olmazdı eminim.

Umut YıldızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin