Kapının açılmasıyla karşımızda beliren okul müdürü ve Aslı'nın annesiydi. Meğer Aslı'nın annesi çıkışta Aslı'nın durumunu öğrenmeye gelmiş ama olanları duyunca uzun uzun konuşmuşlar. Buraya gelmelerinin sebebi ise tamamen kamera kayıtlarıymış. Bu sırada Aslıcık hiç durur mu? Başladı ağlamaya...
-"Anne, anneciğim gördün mü ne yaptığını? Manikürlü ellerim, nazik kollarım hepsi, hepsi bunun yüzünden mahvoldu."
-"Evet anneciğim şu ucubenin kolunu nasıl tuttuğunu ve acıttığını gördüm. Gel bal peteğim gel. Lavaboya gidelim seninle gel. "
Kapıya doğru geniş attığım kararlı adımım sayesinde durmuşlardı. Herkes dikkat kesilmiş beni dinliyordu:
-"Afedersiniz ama siz kızınızın neler yaptığını, bizi nasıl aptal bir ezik yerine koyduğunu bilmiyorsunuz. Siz fakir ya da zengin diye sırf kıyafetine bakarak içini önemsemeksizin yargılıyorsunuz insanları. Söyleyin lütfen bana şimdi. Biz bu muameleyi hak edecek ne yaptık? Bizim, bizim..."
Bunu söylemeye dilim varmıyordu ama...
-"Bizim ailemiz yok diye sevgi görmedik sanmayın, biz terbiyenin en ağırını da gördük, yerli yerin konuşmayı da öğrendik. Lütfen biraz da siz kızınızla ilgilenin. Mesele limitsiz kartlarını cebine doldurmak değil. Mesele terbiyenin sınırsızını aşılayabilmek."
Evet. İçimden geçenleri medeni bir biçimde anlatabilmeyi sonunda başarabilmiştim. Bizim şu iki cümlemizi dinlemeleri bile büyük bir gelişmeydi.
-"Müdür bey bakın biri şu çocuğu ağzını kapasın aksi takdirde ben okula yaptığım bağışları kesmek durumunda kalacağım."
-"O- Olmaz efendim öyle şey. Evladın sen de biraz sus. Büyüklerinin hele de okulumuz için böyle değerli biri olan Kıymet Hanım'ın yanında böyle konuşulur mu hiç? O ellerini yıkadığın sabun var ya işte hep onun parasıyla alındı."
-"Müdür Bey kamera kayıtlarına baktığınızı siz de söylediniz."
Bu anda Aslı ve annesi sınıftan çıkarken müdür de yavaş yavaş özüne dönüyor gibiydi.
-"Yıldız, Elis biricik öğrencilerim etmeyin eylemeyin özür dilerim."
İnanamıyorduk. Hem Elis hem ben şu anda olup bitenlere inanamıyorduk. Gerçekten şu iğrenç okuldaki nadir iyi insanlardan sandık, sevdik, yine hayat mazlumun değil zalimin yanında. Skorların kaç kaç olduğunu saymayı bırakalı uzun zaman oluyor. Hayat bize karşı sonsuz biz ise hayata karşı eksi konumdayız. 0'da bile olamıyoruz.
Tüm bu yalvarma cümlelerinin ardında sertçe eldivenlerimizi çıkarıyorduk. Pılımızı pırtımızı toplayıp son bir kez müdür ile göz göze geldik.
-"Kızlar bakın yarın-"
-"Yarın derken? Sizce artık bizim bu okulda yarınımız ve yarınlarımız olabilir mi? Biz sizi değil siz bizi kaybettiniz. Artık o biricik Aslı'nız ve para kaynağı olan annesiyle okula mutluluklar dilerim. Temennim şu ki umarım paraya kıyıp en kısa zamanda çilek kokulusunu alır. Çünkü şu anki sabun rastgele bir yerde bile satılır. Emin olun ben bile kıt kadar harçlığımla daha iyisini alırdım. Hani onlar çok aşırı zengin ya. Hani biz anlayamayız ya. "Benim peşime Elis de devreye girdi:
-"Hocam sizden gerçekten ama gerçekten hiç beklemezdik. Siz, siz farklıydınız hocam onlardan. En azında öyle zannetmişiz. Artık biz yokuz hocam."
-"Bakın gençler bu işler öyle olmaz. Hem ben sırf okulu ve öğrencilerimi düşündüğümden öyle-"
-"Pekala bundan sonra 'biz' hariç kalan öğrencileri düşünmeye devam edebilirsiniz. Çünkü artık biz yokuz. Ne buradaydık ne de şu an buradayız. Burada olmayacağız da."
Son noktayı koyup üstümüze atılan çamurun iziyle okuldan ayrıldık. Şimdi ise gerçekten yapayalnızdık. Ben demek artık Elis demekti, Elis demek de ben. Şimdi gerçekten bir başımızaydık. Yolda ikimiz de sessizce yürürken bir aralık gözümü kapadım ve düşüncelere daldım. Aklıma bir çözüm yolu gelmişti. Bu bizim en güzel ve tek çıkış yolumuzdu. Ani bir karar olsa bile en mantıklısı olacağını -henüz ona söylemediğim ama dünden razı olan- Elis de ben de biliyorduk.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umut Yıldızı
Teen Fiction"Herkes hep istediğini görür ancak gerçek hep en masumun kalbinde,bu kalbin de en derinlerinde gömülüdür.İnanmak varken neden tüm dünya bize savaş açıyor? Tabii... Çünkü yargılamak inanmaktan daha kolay..." ...