Tünelin Ucundaki Çıkış

19 2 0
                                    

  Bir anda gözlerimi açıp Elis'in kolunu tuttum. Yanlışlıkla onu birazcık korkutmuş olmalıyım ki yerinden sıçradı. Aniden bu dahiyane fikrimi onunla paylaşmaya başladım:
-"Buldum."
-"Neyi?"
-"Aslı'nın kayıp beynini."
-"Nasıl? Bir dakika ne?"
-"Şaka yapıyorum şaka ya. İroni. Hem arasam da bulamam ki. "
-"Doğru. Peki neyi buldun?"
-"Sen haklıydın Elis. Belki de, belki de..."
-"Evet. EVET!!!!!!"
-"Ne evet ya?"
-"Bak bak burada. Olur da kullanırız diye geri aldım bak."
  Elis cebinden hem telefonunu hem de o sarışın kadının bize verdiği kartviziti çıkarıp uzattı. Tereddüt bile etmeden kartviziti alıp numarayı tuşladım. Telefon önce uzun uzun çalınca bir umutsuzluğa kapıldık. Ama tam kapanacakken bir kadın açtı. Evet. Bu ses tam olarak da o kadına aitti.
-"Buyrun ben Belgin Altaylı. "
-"Merhaba ben Yıldız. Yıldız Benli. Bu sabah karşılaşmıştık hani."
-"Ha evet evet. Merhaba tatlım."
-"Merhaba merhaba. Eee şey biz sizi şey için rahatsız ettik."
-"Ney?"
-"Şeyy"
  Elis telefonunu aniden elimden çekip aldı.
-"Merhaba. Ben Elis. Yıldız'ın arkadaşıyım. Kendisi biraz fazla nazlıdır da."
-"Eliiiis."
-"Ne ya? Yalan mı? Konuşamadın işte."
Evet belki de Elis haklıydı. Onun sayesinde işler hızlanmıştı.
-"Oooo küçük hanımlar teklifimi kabul edeceğinizi biliyordum da bu kadar hızlı olacağını hiiç tahmin etmemiştin."
Ne yalan söyleyeyim ben de tahmin etmemiştim. Ama bu bizim tek çıkış yolumuzdu.
-"Ne zaman müsaitseniz Altaylı Koleji'ne sizleri bekliyorum. Özel misafirimsiniz. Bu öyle kolay kolay herkesin erişebileceği bir makam değil."
  Bolca teşekkürlerimizi ilettikten sonra yolumuza devam ettik. Biz bir tüneldeydik ve tünelin ucundaki girişten içerilere doğru minik bir ışık sızıyordu. Bu az ışık bile bizim hayatımızı kökten değiştirebilirdi. Bu ışık bizi aydınlığa ulaştırıp, doğru yolda yürıtebilirdi. Bu en azından bizim tutunabileceğimiz tek daldı. Burası bir uçurumsa, koleje gitme fikri de bizim için uçurum kenarındaki kurumuş bir ağaçtı. Belgin Hanım da kırmadan nazikçe tutunabileceğimiz tek daldı.
  Aramızda bu hafta sonunu uygun bir zaman dilimi olarak kararlaştırdık. Geriye ise yalnızca bu fikri Macide annem ve kardeşlerimize söylemek kalmıştı.
  Buradaki herkes yakın çevredeki ve hemen hemen aynı olan okullara gidiyorlardı. Bir farklılık yapıp başka bir okula burslu olarak geçecektik. Hatta yaptığımız araştırmalar sonucu okulun Anadolu değil Avrupa Yakası'nda olduğunu öğrendik. Bu ise en zorlayıcı kısım olacaktı bizim için. 17 yıllık yetimhanemizi evimiz bellediğimiz bu yuvayı bırakmak en zoruydu. Biz bu mevzuyu önce Macide anne ile konuşmak istedik. İnanır mısınız? Ağlıyordu. O ağladıkça biz de ağlıyorduk. Ama adımıza çok sevindiğini de ayrıca belirtti. "Siz nasıl isterseniz öyle" diyebildi yalnızca. Hem o koleje yakın bir yetimhanenin görevlisi de tanıdığıymış. Anlattığı üzere çok da iyi biriymiş. Ve bu lafların üzerine bizden iki ricada bulundu. Birincisi okuyup iyi yerlere gelmemizdi. İkincisi ve en can alıcısı ise  onu ve kardeşlerimizi asla ama asla unutmamamız gerektiğiydi. Her ne olursa olsun, bayram seyran fark etmeksizin ziyaretlerine gelmelerimizi istedi.
  Sıra da bu olayı kardeşlerimize söylemeye gelmişti.
  Buruk bir hevesle odaya girdik. Bir şey olduğu yüzümüzden anlaşılıyordu. Onlara gerçekleri söylemenin vakti gelmişti...

Umut YıldızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin