10. Bölüm

65 11 2
                                    

3 ay sonra... (Not: bu bölüm şiddet içerir)

Özetlemek gerekirse bu üç ayda şunlar oldu: ben doktorun üstünde çalıştığı projeyi araştırmaya ve geliştirmeye çalıştım, Bayan Mizuno ile yaptığım antremanlarda fazlasıyla geliştim ve artık özgünlüğümü daha rahat kontrol edebiliyorum ve sayre bu tarz şeyler ve şimdi yapacak bir şeyim olmadan evdeki bar masasının önünde oturmuş defterime bir şeyler karalıyorum. Tomura yanımdan geçerken bana sertçe çarptı ve ben sandalyeden yere düştüm.

-Ah! ...

Tomura yan gözle bana bakıp kıs kıs güldü ve bir bar sandalyesine oturdu.

- Çok sakarsın beyaz çocuk dikkat et kendine yaralanırsın falan, n'aparız sonra.

-Bana çarpan sendin Tomura!

Bana dönüp baktı ve tiksinen bir ifadeyle konuştu.

- Ne bağırıyorsun cüce? Damarına mı dokunduk?

Bir hışımla ayağa kalkıp dibine yaklaştım ama o da ayağa kalkıp bana yukardan bakmaya başladı.

- Benimle alıp veremediğin şey ne Tomura?!

- Sadece sinirlerimi bozuyorsun velet! Sana uyuz olmak için spesifik bir sebepe ihtiyacım yok yüzüne bakmak bile gıcık ediyor.

İyice bana yanaştı ve bana tam üstümden bakarak konuştu, her kelimesinde beni sonuna kadar küçümsediğini belli ediyordu. Beni küçümsemesine izin veremem şunu bilmiyor ama bir gün grup kaptanı ben olacağım, kendimi ezdirmem! Onu sert bir şekilde ittim (artık gücümü kontrol edebildiğim için insanları iterken uçurmuyorum) ve o da geri doğru düşerken bar sandalyesine takıldı ve sandalye ile birlikte yere düştü . Ardından sinirle kalkıp suratıma bir tane yumruk geçirdi, ben o an ki afallama ile kalkmaya çalışırken Tomura beni yakamdan tutup kaldırdı ve duvara yasladı, ayaklarım havadaydı Tomura beni boğmaya çalışıyordu, baş parmaklarımı gözüne soktum ve acıyla bağırıp beni yere düşürdü, ben yerde öksürerek kalkmaya çalışırken o gözlerini iki elinin avuçlarıyla tutup başını yukarı kaldırdı, o tam kendine gelmişken ben hızlıca koşup karnına yumruk attım onun o darbeyle kafasını eğmesinden yararlanıp iki elimle başının kenarlarından tutup dizimi alnına geçirdim. Artık bu kavgayı kazandığımı düşünüyordum ve son darbe için yumruğumu onun suratına doğru salladım ama o bir eliyle yumruğumu bir eliyle de dirsek eklemimi bütün parmaklarıyla tuttu ve benim cildim çürümeye başladı, büyük bir acıyla çığlık attım. O sırada Bayan Mizuno odaya girdi lakin ben artık kendimi kontrol edemiyordum çığlık atarken gözlerimin tekrar yandığını hissettim ve vücudumun kontrolünü kaybettim artık kendi başına hareket ediyordu, birden diğer elimle onun kollarından birini tuttum, sertçe aşağı çektim ve ayağımla dirseğinin üstüne basıp ters yönde büktüm, dirseğindeki kemikten gelen kırılma sesi ve cildini parçalayıp dışarı çıkan kan ve kemik parçaları ortaya çıktı. Benim acı çığlıklarım inlemeye dönüşürken onun acı çığlıkları yükseldi o tam yerdeyken ben onun suratına set bir tekme attım ve yere yapıştı. Gözlerim alev alev yanıyordu, başım ağrıyordu, nabzım çok yükselmişti kolum çok kötü kanıyordu... Bunlara artık kaldıramayan nvücudumdan dolayı Tomura'nın ardından bende yere düştüm ve bayıldım, gözlerim kapanmadan önce son gördüğüm şey binada ki herkesin bu odaya toplandıklarıydı.

Gözlerimi açtığımda odamda değildim burası başka bir yerdi, kalkıp etrafa bakmak istedim ama bu girişimim başarısız oldu onun yeri sadece acıyla inledim ardından bir ses geldi.

-Sonunda uyandın...

- H-ha?...

Yinede kendimi zorlayarak doğruldum ve sesin geldiği yöne baktım. Bu babamdı... Sinirli gibi duruyor ve büyük bir ciddiyetle bana delici bakışlar atıyordu. Zoraki bir şekilde yutkundum.

- M-merhaba baba...

-...

Bana cevap vermiyor ve sadece bakıyordu, bu beni daha da çok tedirgine ediyordu. Acaba neler olduğunu öğrendi mi? Tabi ki de öğrendi burası ona ait o koca koca ekranların olduğu odasından her şeyi izlemiştir muhakkak. Ortamda ki sessizliği bozmak için konuştum.

- Şey... sonunda uyandın derken, acaba ben ne kadardır uyuyordum?

- 2 gündür uyuyorsun.

- N-NE?!

- Sesini yükseltme.

-P-pardon... Peki Tomura?

- O dün uyandı.

- Ah anlıyorum...

Demek o benden önce uyandı... O sırada aklıma kolum geldi ve hızlıca baktım. Hala canım acıyordu ve kolum sargı içindeydi. Aslında çok kötü gözükmüyor ama bandajın altı nasıl bilemiyorum.

- Kolunda derin yaralanmalar var ama şanslısınki kaşlarına, damarlarına veya tendonlarına bir şey olmamış. Gerçekten çok şanslısın biraz daha geç kalsaydın artık bir kolun eksik olabilirdi. Şu an sadece kolunda yara izi kalıcak.

- A-anlıyorum...

Düşündüğümden daha kötü olabilirmiş, o an vücudum kendi kendine tepki vermeseydi intikam işim belki en baştan başarısızlıkla sonuçlanacaktı. Bu olaydan ders almalı ve kendimi güçlendirmeliyim. Peki ya Tomutra'ya ne oldu acaba?

- Ne düşündüğün çok belli şimdi sen sormadan ben söyleyeyim, Tomura' nın eklemi tamamen parçalanmış ve büyük cild hasarı var ekstra olarakta beyin sarsıntısı yaşadı neyseki doktor çok yetenekli olduğu için dirseği için yeni bir protez parça yaptı ve dirseği yeni gibi oldu, beyin sarsıntısında geçti ama alçısı çıktıktan sonrada dirseğinde yara izleri kalıcakmış.

Babam ciddiyetini hiç bozmadan bana bütün bu bilgileri anlattı ama bu süre zarfında fazla sakindi ve bende her an patlamaya hazır bir bomba olduğunu bilecek kadar burada yaşadım. O yüzden kafamı eğip saygı göstermeye çalışarak teşekkür ettim.

- Çok teşekkürler...

Babam birden ayağa kalktı ve bana yaklaştı, bende irkilip yerimde sıçradım. Babam tamamen yanıma geldiğinde korkup gözlerimi kapadım ama babam sadece elini kafama koyup başımı okşadı.

- Senin için endişelendim İzuku...

Şimdi sesi az önceye kıyasla hüzünlü çıkıyordu ve kafamı okşamasıda şefkat doluydu şu yarım yılda bu tür sevgi göstergelerini özlemiştim.

- Bir daha ekiptekilerle bu kadar pervasızca kavga edersen seni büyük bir şekilde cezalandırırım. Beni anlıyor musun?

- E-evet anlıyorum baba, çok özür dilerim. Hata ettim...

Sonrasında bana biraz sarıldı ve bana cezamı ileriki bir zamanda bildireceğini söyleyip gitti. Ardından doktor odaya girdi ve bazı kontroller yapıp gitti, Bayan Mizuno da gelip beni azarladı ve dövüş tekniklerimin geliştiğini söyleyip tebrik etti ve o da odayı terk etti. En sonunda odada yalnız başıma kalmıştım. Etrafa baktım, burası büyük ihtimalle kaldığım bina değildi. Kurogiri'nin beni babama yolladığı zamanki binadayım gibi duruyordu çünkü beni hastane yatıramazlardı yoksa bizi araştırırlardı ve babamda beni ziyaret edemezdi çünkü kimliğini herkesten saklıyor. Doğrusu şuna bunlarından hiç bir önemi yok. Şu an tek önemli olan şey babamın bana vereceği cezanın ne olacağı ve kendimi nasıl geliştireceğim. Tabi bunları düşünmek için daha vaktim var o yüzden şimdi bir az uyuyacağım, bütün bu olanlar beni fazlasıyla yordu. Göz kapaklarım ağırlaştı ve yavaş yavaş kapandılar.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
Okuduğunuz için teşekkürler...

Yeni Bir BaşlangıçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin