Etrafımızda daire oluşturan dünyalılar Lexa ya tezahürat yapıyorlardı. "Heda , Heda, Heda... "
Karşımda duran Lexa , omuzlarında ki kırmızı pelerini çıkarıp yanına gelen dünyalıya verdi. Kılıcını eline aldıktan sonra
"Birisi şuna kılıç versin" diyerek beni işaret etti. İndra komutanın dediğini yaparak kılıcını kılıfından çıkardı. Kılıcı önüme atarken yakalamaya çalıştım ama tutamadım ve kılıç yere ayaklarımın önüne düşüverdi. Dünyalılardan gülüşme sesleri yükseliyordu. Yere eğilip kılıcı aldım. Daha önce kılıç kullanmamış olsamda sopalarla çalışmalarım aklıma geliyordu. Şansım varsa komutan beni doğramadan önce Raven sis bombalarını atar ve burdan kaçardık. İndra "İki dövüşçü karşı karşıya" dedi. Dövüşçü derken bana küçümser bakışlar atmıştı. "Kazanan hayatta kalır!"Kılıcı elimle iyice kavramıştım. Karşımda duran Lexa'ya baktım. Hamle yapmam için beni bekliyordu. Ben zaman kazanmak için hamle yapmıyordum. İlk defa bir dövüşten çekindiğim olmuştu. Belli etmemeye çalışsamda kılıcı tutan elim terliyor , kılıç elimden kayıyordu. İleride bizi izleyen Ark'ın beyaz ışıkları gözüme çarpıyordu. Daha fazla bekleyemedim kılıcımı kaldırdığım gibi Lexa'ya hamle mi yaptım.
Yapacağım hamleden haberi varmış gibi davranan lexa savurduğum kılıca kendi kılıcını vurmasıyla kulakları sağır eden çınlama sesi etrafta yankılandı. Kılıç elimden kayıp parmaklarımın ucuna kadar kayarken zorlanarak tekrardan kabzasından kavramıştım. Karnıma yediğim tekmeyle geriye sendelemiş ama yere düşmemiştim. Arkamızda duran Clarkı gördüm. Endişeyle beni izliyordu. Dünyalılar ise Lexayı alkışlıyor delirmiş gibi bağrıyorlardı. Lexa afallamamı fırsat bilip kılıcını yatay bir şekide savurdu. Raven sis bombalarını halledememişti anlaşılan. Artık gerçekten kendi canım için savaşmak zorundaydım. Savrultuğu kılıca bir güçle kendi kılıcımı dayadım . Muazzam bir güç uyguluyordu Lexa. İki elimle tutuğum kılıçla baskı yapıyordum. Daha fazla dayanamayan elimi bırakıp etrafımda dönerek lexa yaklaşmış ve dirseğimle burnuna vurmuştum. Lexa'nın kafası geriye doğru giderken sımsıkı tutuğu kılıç bir saniyeliğine düşecekmiş gibi oldu.
Şimdi dünyalıların bağrışmaları kesilmişti. Tüm gözler sadece bana odaklanmıştı. Lexa burnundan akan simsiyah kanı silerken yüzünü sinir kaplamıştı.
"Sanırım şuan yeni bir Heda başa geçiyor." dedim iki elimi yana açıp. Gülüyordum ama içimden de aynı zamanda Raven'a sövüyordum. Yapacağın sis bombasının da senin de. Lexa çıldırmış bir hayvan gibi üstüme doğru koşuyor elindeki kılıçla hamleler yapıyordu. Karşılık vermek için çabalıyordum ama o kadar hızlı kılıç darbelerini savurmaktan saldıraya henüz geçememiştim. Yinede Lexa'nin yaptığının benim işime yarayacağını biliyordum. Öfkesiyle hareket etmesi onu yanlışa sürükleyecekti. Savunma yaparken bir sırtlan gibi Lexa'nın hata yapmasını bekliyordum. Onun yaptığı hata dövüşte bana zafer getirecekti. Lexa sinir krizi altında bana saldırırken sonunda beklediğim hatayı yapmış üst üste aynı hamleyi yaparak bana saldırmam için fırsat yaratmıştı. Kılıcı yukardan savurup kafamı kopararak ne kadar küdretli bir dövüşçü olduğunu, asla kimsenin onu yenemiyeceğine etrafındakileri sarsılmaz gücüne ikna edicekti. Yine aynı hamleyi yaparken kafamı geriye doğru çektim. Kılıcın ucu boğazımdam bir santim geriye sıyırıp geçerken hızla kılıç tutan eline vurdum. Beklemeden dizinin yanına attığım tekme yere düşmesine sebep olmuş elindeki kılıç ise fırlayıp gitmişti. Şimdi tüm dünyalıların komutan diye önünde eğildekleri kız benim önümde yerde duruyordu. Dizlerinin üstüne çökmüş Lexa şaşkınlıkla bana bakıyordu. Etrafı sağır edici bir sesizlik kaplamıştı. Clarke zafer sevinciye yüzüme bakıyordu.Kafamı çevirip Finn'e baktım. Korkusunu anlıyordum. Bir direğe bağlanmış çaresizce ölümü bekliyordu. Kazanmamın sevinci yüzüne biraz olsun gülümseme getirmişti.Sırıtarak "Öyle hemen ölmek yok kardeşim" dedim. Finn dediklerime sevinsede suratı birden bire değişti. "Dikkat et Lyra! " diye bağırırken kafamı çevirdim. Lexa ayağı kalkmış elindeki kılıcla karnımı boydan boya kesmişti. Hiçbir şey hissetmiyordum. Lexa'nın suratına odaklanmıştım. Yüzünde zaferin izleri yoktu. Şarkınlık vardı belkide biraz pişmanlık. Kılıç elimden kayıp ayaklarımın önüne düştü. Elimle karnımı tuttum. Hissetiğim sıvı kendi kanımdı. Lexa'nın elinde olan kılıcı gözüme takıldı. Kılıçtan simsiyah bir kan akıyordu. Elimi karnımdan çekip baktığımda avucumun içi siyah kanla kaplanmıştı. Acı şimdi dayanılmaz olmuştu. Dizlerimin üstüne çöktüm. Etraftan sesler yükseliyordu." Natblida, Gördünüz mü o bir Natblida! "
Sesler artık uğultu şeklindeydi. Görüntü ise yavaş yavaş bulanıklaşıyordu. Acı vucudumda hakimiyet kurarken daha fazla dayanamayıp yere yığıldım . Aklımda tonlarca soruyla gözlerimi kapayacakken yanı başımıza düşen sis bombalarının sesini duyuyordum sonra bembeyaz görüntüye gözlerimi yumdum.
![](https://img.wattpad.com/cover/337468031-288-k319789.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SKYHEDA
Science FictionUzayda doğmak bir kutunun içinde büyümek ve asla o kutudan çıkamamak nasıl bir çaresizlik bilir misiniz? Peki hata yapan ve bu yüzden idam günü gelene kadar daha küçük kutulara konulan çocuklar? Onları kim anlayabilir? Ya bu çocuklara bir şans veri...