4. YARALAR

47 10 0
                                    

Keyifli okumalar...

Şarkılar: Hayko Cepkin - Ölüyorum.

Karanlığın ardına gizlediğim ruhum, can çekişirken onu boş gözlerle izliyordum. O orada zincirlerle bağlanmış bir şekilde işkence görürken içimde bir nebze dahi olsa acıma yoktu. Belki de duygularım zamanla körelmişti. Şimdi izlerken kendimi o aynadan artık bir his yoktu içimde. Sadece hayatını kendine zindan etmiş ve adımlarını atarken arkasında koca bir yalnızlığı da beraberinde getiren bir kadından ibarettim.

Azrail artık gelip de ruhumu sarmalayacaksa elbet, işte o zaman belki pişmanlık duyabilirdim. Benim hikayemde umuda, gülümsemeye, mutluluğa yer yoktu. Olamazdı. Mutluluk gibi güzel bir duygu benim hayatımda kirlenirdi. Ben onu bile mahvederdim. İnsanlara yaptığım gibi. 

Omzumu dürten el ile uyuyormuş gibi yapmaktan çekildim. Evet, uyumuyordum ama düşüncelerim ile boğuşmak beni bu dünyadan uzaklaştırıyordu. Daha da kötüsü olan cehennemin kucaklarına bırakırken çığlıklarım sessizleşmişti.

Duyduğum bir kaç ses kapalı gözlerimin aralanmasını sağladı. "Asya, geldik. " ince bir kız sesi duyduğumda doğruldum. Sağ elim ile esneyen ağzımı kapatıp gözlerimi araladım. Sesin sahibi Selindi ve hala beni dürtmeye devam ediyordu. Kendime gelmem bir kaç saniye sürdükten sonra arabadan indim. Hepsi arabadan inmiş beni bekliyordu. "Kusura bakmayın." dedim ve elimi havaya kaldırıp indirdim. "Sorun yok." Asır yanıma geldi ve omuzuma kolunu atıp beni resmen sürükledi. Hâlâ uyku sersemi olduğum için adım atacak mecalim yoktu. 

Yağmur dinmişti fakat kokusunu geride bırakmaktan bizi mahrum etmemişti. Gök bugün kimin için ağlıyordu? Ölen bir beden için mi yoksa binlerce kez ölmüş aciz bir ruh için mi? Başımı kaldırıp uçsuz bucaksız maviliğe baktığımda artık o canlı yerden eser kalmamıştı. Şimdi karamsar havası aynı içimde ki duygular gibi karanlıktı. 

İçeri girdiğimizde sıcak hava bedenimi gevşetti. Büyük bir mekan olduğu gibi oldukça kalabalıktı da. Etrafta çok ses olması beni rahatsız etse de bunu sorun etmemek için çabaladım. Sakin bir müzik çalıyordu mekanda fakat insan sesleri bu müziği yok etmişti. 

Asır beni tekrardan masaya doğru sürükledi. Cam kenarında ve on kişilik olduğunu düşündüğüm bir masaya geldik. Sanırım burası kafe değil bir restorandı. Kendi sandalyemi çektim ve oturdum. Dışarısı soğuk olduğunda sorun yoktu ama şimdi üzerimdeki mont beni terletmeye başlamıştı. Omuzumdaki çantayı çıkardım ve bacaklarıma koydum. Siyah montu çıkarıp sandalyeye astıktan sonra çantayı aldım ve bir kolunu sandalyenin köşesinden geçirdim.

"Sorun olacağını düşünmedim ama Şafak'ı çağırdım. Aslında o da bugün bizim okula nakil oldu ama birkaç sorundan gelememiş." dün tanıştığım çocuktan bahsediyordu. Onu yine göreceğim için içimde bir heyecan yoktu ama Selin'in gözlerinde ışıltı vardı. Ona ciddi misin bakışı atsam da beni fark etmedi. "Sorun değil." Ayça onun içini rahatlattıktan sonra bana döndü ve lavaboya işaret etti. "Şu Şafak denen çocuk ile yakın mısınız?" Oğuz hem telefonu ile ilgilenirken hem de onu soru soruyordu. Alper başını salladı ve konuşmaya devam etti. "Evet. Çocukluk arkadaşım sayılır. Kafa dengidir. Seveceğinizi umuyorum." neyse ki bizim grupta dışlama söz konusu değildi. Hele konu Alper'in takıldığı biriyse kesin değildi. Arkadaşlık kurduğu kişiler gayet kaliteli insanlardı. Ya da ben öyle sanıyordum. Sonuçta herkes bir maske takmıyor muydu? Bir gün boyunca en az kaç role bürünüyorduk? 

Ayça ayağa kalktı ve yanıma geldi. Selin ve benim omzuma ellerini koydu ve hafif sıktı. Bakışlarımız ona dönünce gülümseyip "Benimle gelsenize az." dedi. İçimdeki merak duygusu ile ayağa kalktım ve onu takip ettim. Arkamdan Selin geldi ve her zamanki gibi yine göz önündeydi. Çoğu kız veya erkek onu aslında yadırgadı. Cilveli bakışları ve gülümsemeleri, giydiği kıyafetler, yaptığı makyajlar oldukça göz alıcıydı. Onun bir kaltak olduğunu düşünürlerdi ama günün sonunda çoğu erkek onunla yatmak için çıldırırdı. Böyleleri ise ahmağın önde gideniydi.

MASKEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin