14.SAHTEKARLAR VE ONLARA İNANLAR

16 2 0
                                    

Keyifli okumalar...

Üzerimde tüm kıyafetleri kirliğe atıp, duşa girmek istiyordum. Gördüğüm kabus beni kirletmişti. Kirli ellerin, dokunuşların hepsini hissediyordum. Hepsinin tenime kazındığını biliyordum. Hayır, ben kirliydim.

Ablam lavabodan çıktığında kızaran gözlerimi, ağlamaktan şişmiş göz altlarımı saklamak için hızla içeriye girdim. Kapıyı sertçe kapatıp, iki defa kilitledim. Üzerimde ki tüm kıyafetleri çıkarıp, sepete attım. Hasta olma ihtimalim olsa da soğuk suyun altına girip, kendime zaman tanıdım. Oysa yıllardır zaman tanıyordum ama bir iyileşme belirtisi yoktu. Sadece rol yapıyordum. Yalanlar, yalanlar ve tekrardan yalanlar...

Tenimde süzülen damlalar yere düşüyordu. Islanan bedenim biraz olsun rahatlamıştı ama hâlâ kirliydim. Saçlarımdan önce lif ile bedenimi sertçe ovalama başladım. Canım yandıkça daha da bastırıp, hızlandırdım. Gözlerimden akan damlalar yanaklarımdan süzülüyor ve yere damlıyordu. Ben ağladıkça daha da bastırdım. En son kolum kaldığından orayı da sertçe ovalama başladım. Omuzlarım şiddetle sarsılıyor ve hıçkırıklarım lavaboyu dolduruyordu. Akan su sesimi biraz da olsan bastırmayı başarmıştı.

Daha da sertçe ovaladıktan sonra sonunda pes ederek yere yığıldım. Sırtım soğuk duvara çarptığına irkildim ama yine yaslandım. Ayaklarımı uzatıp, kafamı hafifçe kaldırdım ve nefes almayı denedim. Biraz olsun rahatlamak istiyordum.

Akmaya devam eden su bedenimde uyum içerisinde hareket ediyordu. Lifi yerden alıp, bacağımı da ovalamaya devam ettim. Çok sert yaptığımdan artık avucum yara bere içerisinde kalmıştı. Sonunda bacağımdan akan kan süzülerek yere bulaştı. İğrenerek gözlerimi kapattım ve lifi korkuyla elimden fırlattım. Avucumdan akan kanlar midemi bulandırdığında suyun altına tutup, geçmesini bekledim. Canım yandıkça daha da ağlıyordum. Nefes alamayacak gibi olduğum için ayağa kalktım ve hiç bir şey olmamış gibi saçımı da yıkamaya başladım.

İşim bitince bornozu üzerime geçirip, lavabodan çıktım. Odamın kapısını açtıktan sonra içeriye girip, arkamdan kapattım. Pencereden giren rüzgar ile titredim. Yatağın üzerinde ki telefonu alıp, saatte baktım. Bugün fazlasıyla geç uyanmıştım. Ben uyandığımda saat on iki buçuktu. Gerçi ben yatakta yarım saat öylece ağlamıştım ve şimdi de 14:24 olmuştu. Bizimkilerle buluşacağım için ayağa kalkıp, yatağın üzerine koyduğum kıyafetleri giymeye başladım.

Üzerimde sadece iç çamaşır olduğundan üşümüştüm ve acele etmeye başladım. Altıma siyah paraşüt pantolonu giyip, ayarlarını yaptım. Üzerime de beyaz, tenime yapışan badiyi giyip, uçlarını pantolona sıkıştırdım. Yarım, ince bir hırka giydiğimde sadece ortasında ki düğmeyi ilikleyip, masaya geçtim. Solmuş yüzüme renk vermek istediğimden makyaj malzemeleri ile tarağımı da çıkardım. Hafif bir makyaj yapıp odamdan çıktım. Basamakları hızla inip, salona girdim. Ablam bavulunu tutmuş ve gitmeye hazırlanıyordu. Onun bugün gideceğini unutmuştum. Ablam annemin omzunun üzerinden bana baktı. İkisi birbirine sarılmış ve annem göz yaşı döküyordu. Burnumun sızladığını hissettiğimde onlara bakmayı kesip, giriş kısmına geldim. Ayağıma su geçirmeyecek ayakkabılarımı aldım ve eğilip, giymeye başladım.

Hayır, ablamı kıskanmıyordum.

Hayır, ablamı kıskanıyordum.

Doğruldum ve üzerime siyah, şişme montumu giydim. Yedek anahtarı da aldığımda annemin sesi gitmeme engel oldu. "Güzel kızım, dikkat et tamam mı? En kısa zamanda yine gel, kendini özletme." neden ben değilim? Neden oydu? Neden o yerine beni seçememişti?

Tam çıkmaya hazırken ablam bende önce davranmış ve kapının kolunu açmıştı. Bana yer ayırdığında oradan sıvışıp, dışarıya çıktım. Annem ablama bir kez daha sarıldı ve şiddetle ağlamaya başladı. Göz yaşları sahte miydi? Hayır, gerçekti. Annem ablamı seviyordu çünkü ablam annemin istediği kalıba uymuştu.

MASKEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin