Bu hikâyede ki kişi, kurum ve olaylar tamamıyla hayal ürünü olup gerçeği yansıtmamaktadır.
İyi okumalarr...Şimdi hastanedeydik. Ben Ece'nin yaralarını incelerken odayı Doruk'un sinir dolu sesi dolduruyordu. "Bana söyleseydiniz böyle olmayacaktı işte. Bok vardı sanki." "Sana söylesek de hiç bir şey olmayacaktı Doruk. Benim hatam. Esila beni uyardı ama ben onu dinlemedim. Kör olmuştum işte. Bu sefer doğru kişiyi bulduğumu düşündüm." "Doğru kişi sana dövme salonunda mı gelecek. Alt tarafı bir kere dövme yaptığın adam mı doğru kişi?" "Üstüme gelme Doruk." "Ne demek üstüme gelme ya? Sen ölsen ben ne yapacaktım?" "Ölmedim ama." "Ölebilirdin ama."
Sesleri yükselirken içeriye hemşire girdi. "Biraz sessiz olun lütfen. Anlıyorum acılısınız ama hastane burası." "Özür dileriz hemşire hanım." "Ece Hanımı bu akşam müşahede altında tutacağız." "Durumu nasıl peki endişelenecek bir şey var mı?" Hemşireden önce cevap veren Ece olmuştu. "Yok." "Sen sus Ece." "Ece hanım doğru söylüyor endişelenecek bir şey yok. Sadece emin olmak istiyoruz." "Peki teşekkürler." "Rica ederim. Lütfen hastamızı yormayalım." "Peki." Hemşire odadan çıkar çıkmaz. Doruk derin nefesler almaya başladı. Ece'yi yormak,üzmek, ona zarar vermek istemiyordu.
"Özür dilerim Ece. Ama sen olmadan ben ne yaparım. Biz çocukluk arkadaşıyız. Annem gittiğinde bana annelik yapan sen oldun. Aynı yaşta olmamıza rağmen bu durumu olgunlukla karşılayan sen oldun. Annen ve baban vefat ettiği zaman sana abilik,babalık yapması gereken benken sen yine beni teselli ettin. Yine olgunluk gösterdin. Şimdi sana böyle davranmak istemezdim çünkü sen benim geriye kalan tek ailemsin seni kaybetmek istemiyorum." Doruk'un bu sözleri gözlerimin dolmasına sebep olurken maalesef Ece bunların hiç birini duymamıştı. İlaçların etkisi ile uyuya kalmıştı. Doruk ona baktığında dolan gözleri ile gülümsedi. "Tüh boşuna konuştuk o kadar." Sesindeki acı... Dokunsan ağlayacak gibiyken Ece'nin üstünü örterek arkasını döndü. "Kahve? Kahve ağlacağım. Sanada alıyorum." Ağlıyordu... Doruk Yılmaz ağlıyordu...
***
Doruk'un odadan çıkması ile Ece'nin telefonunu aldım. Artık intikam vaktiydi. O adam Ece'ye yaşattıklarını yaşayacaktı. Ece'nin telefonu parmak okuma ile açılıyordu. Onu uyandırmadan parmağını telefona yaklaştırdım. Açıldığı gibi galeriye girdim. İllaki o adamın bir resmini çekmiştir diye düşündüm. Vee evet. Galeride bir sürü fotoğrafı vardı. Telefon numarası ve fotoğrafları kendime attıktan sonra Ece'nin telefonunu yerine koydum. Telefon numarasından o adamın yerini öğrenebilirdim. Tam telefona bakacakken kapı birden açıldı içeri telaşla giren isim Ateş Aktan'dı... Hemen arkasından Doruk... "Ateş Bey." "Ece,Ece iyi mi?" "Evet,bugün müşhade altında kalacakmış." Gözleri beni bulduğunda sevgiden çok uzak,sinir dolu bakışlarını fark ettim. "Esila gel benimle."Doruk'un şaşkın bakışları benim korku dolu bakışlarımla buluştu. Ateş'i ilk defa bu kadar sinirli görüyordum ve bu beni korkutmuştu. Adımlarım yavaş yavaş Ateş Aktan'ı takip etti. Adımlarımız boş bir hastanede odasında son bulurken Ateş Aktan'ın sesi ilk defa bu kadar nefret dolu. İlk defa bu kadar yüksek çıkıyordu. Benimle konuşurken sesini oldukça alçatmaya çalışıyordu.
"Sence de artık bir intikam için hazır değil misin Esila? Dünyanın halini görmüyor musun? Daha ne olmasını bekliyorsun? Bunca zaman ne için çalıştığını unutma." Ateş Aktan'ın konuşmalarının yarısını beynimdeki ses yüzünden duyamamıştım.
"Ne intikamındam bahsediyor bu? Bu mu alacak intikamı? Ay güleyim de boşa gitmesin bari ahahahaaha." "Çok boş konuşuyorsun. Esila istediği her şeyi başarabilir. İntikamsa intikam." Beynimin içindeki iyi ses gittikçe bulanıklaşırken kötü ses baskınlaşmıştı. "Esila! Esila bana bak!" Ateş Aktan'ın sesi hem gerçek dünya ile hemde onun korkutucu bakışları ile yeniden karşılaşmama neden olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senin Yüzünden
Teen FictionÜvey babası tarafından cinsel tacize uğrayan bir genç kız... Annesinin eski arkadaşı ile tanışıp intikam planları yapmaya başladı... Peki bu arkadaşa ne kadar güvenebilirdi? İntikam planları başarılı olacak mıydı? Bu Esila Can'ın hikayesi... İntikam...