13.Bölüm:İntikam

28 6 245
                                    

Bu hikayede ki kişi,kurum ve olaylar tamamıyla hayal ürünü olup gerçeği yansıtmamaktadır.
İyi okumalarr...

"Ya bir şey diyeceğim böyle simsiyah giyinmek zorunda mıydık? Hiç benlik değilde. Ayrıca bu şapkalarda ne böyle kışın günü. Gerçekten çok zevksizsiniz." Bakışlarımız arka koltukta oturan Ece'ye döndüğünde elindeki şapkaya bakarak söyleniyordu. Ona baktığımızı anladığında kafasını kaldırıp gözlerimize baktı ve dudakları aralandı. "Pardon. Ama gerçekten zorunda mıydı?" "Siyah kıyafetleri dikkat çekmemek için giyiyoruz. Şapkayı da yüzümüzün görünmemesi için."



"Aman iyi be. Heh bakın geldi enayi." "Eğer planı doğru anladıysam sen gideceksin ve onu buraya getireceksin. Sonra bayıltıp depoya götüreceğiz." Sadece kafamı salladım ama benimde aklımda bazı soru işaretleri vardı. Ateş Aktan deponun yerini bize söylememişti. Adamı paket ettiğimizde konum atacaktı.



Şimdilik aklımdaki soru işaretlerinden kurtuldum. Önce Doruk'un sonra Ece'nin gözlerine bakarak arabadan indim. Adımlarım kafenin içine ilerlerken içimdeki hislere bir son vermeliydim. Eğer böyle bir işe kalkışıyorsanız duygulardan yoksun olmanız gerekirdi. Ben de tam olarak bunu yaptım bir anlığına her şeyi unutum. Kim olduğumu,nerden geldiğimi. Bildiğim tek şey neden geldiğimdi . İntikam için...


Gözlerim Tuna'yı gördüğünde yüzüme o sahte gülümsemeyi yerleştirdim. Masaya oturdum. Tuna kulağa hoş gelen ses tonu ile konuşmaya başladı. "Selam naber tanışamadık bu arada Tuna ben." Elini uzattı. Tutmadım. Tutamazdım. Elim cebime gitti. Daha önceden hazırladığım not kağıdını ona doğru uzattım.



Sesim kısık konuşamıyorum kusura bakma. Dün bir arkadaşımda kalmıştım. O yüzden ilaç içmedim. Eğer senin için sorun olmazsa benim evime geçsek bir ilaç içip kendime gelirim. Ne dersin?




Yüzünde oluşan gülümseme ona göre zafer gülümsemesiydi. Bu gülümsemeyi görmek de benim zaferimde. Büyük bir memnuniyet ile kabul etti. "Elbette hem daha rahat oluruz." Ayağa kalktım ona arkamı döndüğümde duvarda asılan aynada kendimi gördüm. Yüzümdeki gülümsemeyi,bakışlarımı gördüm. Değişmiştim. Ne yüzümdeki gülümseme ne de bakışlarım eskisi gibi değildi. Değişmiştim ama hala aklımı kurcalayan tek bir soru vardı. Doğru olanı mı yapıyordum?


Arabaya doğru yaklaştıkça intikama bir adım daha yaklaşıyorduk. Kalan son bir sokağa döndükten sonra arabayı gördüm elimdeki şapkayı kafama taktım. Adımlarım arabanın yanında durduğunda şaşırdı. "Bir şey mi oldu neden durdun?" Şapka gözlerimi tamamen kapatırken onun gördüğü tek şey gülüşümdü...


"Ne oldu ya niye öyle gülüyorsun?" Tam olarak arabanın yanına geldiğinde Ece elini camdan çıkarıp Tuna'nın yüzüne bayıltıcı sprey sıktı. Tuna daha ne olduğunu anlamadan derin bir uykuya daldı.

"Yaşasın!" Doruk arabadan inip Tuna'yı arka koltuğa yatırdı. "Öküz gibi ağırmış ya." Tekrardan sürücü koltuğuna oturduğunda yanına oturup konumu ona gösterdim. Yüzünde bir şeyleri anlamıyormuş gibi bir ifade vardı. "Ne oldu Doruk?" "Bu konum. Konum bizim evi gösteriyor." Ne? Ne demek konum bizim evi gösteriyor? Ateş Aktan'ın depo diye bahsettiği yer bizim evimiz mi? Olamaz. "Nasıl yani depo sizin eviniz mi?" "Gidip görelim."

Araba yola çıktığında beynimin içindeki seslere kulak verdim. Neden bilmiyorum ama o sesi duymak istedim. "Esila,Esilaa arkada ki adama bir baksana. Ece'yi mi dövmüştü o? Peki sen neyine,kime güvenerek o adamı arabana aldın hatta evine alacaksın?" Başka bir ses normalde bu sesin iyi yön olması bana iyi şeyler söylemesi gerekirdi ama hayır şu an o da bana kötü söylüyordü. "Hadi ama dostum kime güvenebilir? Tabiki Ateş Aktan'a güveniyor. Unuttun mu o artık Esila Can Aktan." Artık bu seslere katlanamıyordum. Ellerim saçlarıma gittiği sırada Ece'nin sesini duydum. Bu az da olsa beni rahatlatmıştı.

Senin YüzündenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin