Gözlerini araladığında siyah ve beyazın tam ortasında olduğunu gördü genç kız. İlk önce sol tarafında yer alan siyaha çevirdi başını zifiri karanlığı görmesiyle korktuğunu hissetti ardından sağ tarafa da bulunan beyaza çevirdi başını beyaz siyah kadar korkutucu gelmedi genç kıza. Beyaza doğru ilerledi sarsak adımlarla genç kız. Hayatının beyaz kadar aydınlık, saf ve temiz olmasını istedi ama öyle olmadı. Beyaz onu kabul etmedi siyaha doğru itekledi genç kızı, direnemedi genç kız laneti direnmesine izin vermedi. Siyah olmazdı karanlıktı, acıydı, ölümdü. Siyaha geldiğinde ruhunda beyaza ait izler kalmıştı. Siyahta onu kabullenmedi ruhunda beyaza dair izler taşırken genç kızı kabullemezdi. Siyahta itekledi genç kızı, kabullenmişti artık ordan oraya sürüklenmeyi, direnmeye bile kalkışmadı genç kız. Beyaz ve siyahın tam ortasında güçlükle ayakta duruyordu siyahta ona izler bırakmıştı bu izler beyazdan daha fazlaydı. Ruhundaki siyah ve beyaz izler birleşti, genç kız acıyla haykırdı. Ne siyahtı ne de beyaz ruhu artık koyu griydi. Hepsi lanetinin ona bir oyunuydu. Laneti ilk önce onu mutlu edip ardından da mutluluğunu elinden alıyordu, acı çektirek kıvrandırıyordu genç kızı. Genç kızın ruhunda tek bir renk yoktu ikisi birlikte bulunuyordu bu sayede genç kız daha çok acı çekiyordu. Genç kızın acıyla kıvranması lanetinin hoşuna gidiyordu. Ruhunda mutluluktan sonra gelen acı vardı.
Ruhu, ne siyahtı ne de beyaz ruhu artık koyu griydi.
Güneş batmıştı, hava tam anlamıyla kararmamıştı etraf kül rengine bürünmüştü. Hırçın dalgalar birazdan olacaklardan haberdarcasına birbirleriyle boğuşuyordu. Rüzgar, kızın tepeden bağlamış olduğu kahveye dönük turuncu saçlarını hareketlendirmeye yetiyordu. Etraf ıssızdı üçünden başka kimse yoktu. Kendi aralarında verdikleri sessiz savaşı sadece kendileri duyabiliyordu.
Genç kız korkuyordu, tüm renkleri barındıran ela gözleri koyulaşmıştı. Elindeki silahı karşısında ki ona benzeyen turuncu saçlı kızın anlının tam ortasına doğru tutuyordu. Kızın su yeşili gözlerinde korku yoktu onun yerine haz vardı. Onu vurması gerekiyordu eğer vuramazsa o kız sevdiği adamı vuracaktı. Onu gerçekten vurabilecek miydi? Sevdiği adamın ölmemesi için katil bile olmayı göze almıştı.
Genç adamın koyu kahve gözlerinde hayal kırıklığı vardı. Sevdiği kız onu hiç sevmemişti herşey bir oyundan ibaretti ama genç adam onca şeyin ardından kabullenmek istemedi. Sevdiği kız tarafından vurularak öldürülmeyi kabullenmişti. Ama bir sorun vardı yıllardır görmezden geldiği kız tam karşısında ona arkası dönük bir şekilde sevdiği kıza doğru silah tutuyordu. Sevdiği kız genç adamı vurduğu taktirde kızda onu vuracaktı. Birşey yapmalıydı öylece sevdiği kızın ölümünü izleyemezdi. Belinde bulunan silahı çıkararak eline aldı yavaşça kaldırarak sevdiği kızı vuracak olan genç kızı hedef aldı.
Ellerinde duran üç silah, üç hedef ve değişecek olan üç kader..
Genç kız sevdiği adamın ona silah doğrulttuğundan habersizdi. Karşısında duran yeşil gözlü kıza birşeyler söylüyordu. Yeşil gözlü kız bir ses işitti bu ses ona sesleniyordu hafifçe başını sağ tarafa eğerek kulağındaki kulaklığın görünmemesi için çaba gösterdi. Bu ses bir erkeğe aitti, "O Ladini vurmadan sen onunu vurmalısın! Duydun mu beni?" sesi o kadar şiddetli çıkmıştı ki yeşil gözlü kızın kulak zarlarını delip geçmişti sanki.
"Nasıl? Tamam halledeceğim." dedi yeşil gözlü kız kimsenin duymayacağı bir şekilde mırıldanarak, kaşları çatılmıştı başını düzelterek bakışlarını genç adama yöneltti şaşırmıştı. Yeşil gözlü kız bu seferde karşısında duran Ladine çevirdi bakışlarını. "Sence ona değer mi?" dedi silahının ucuyla genç adamı göstererek, Ladin anlamayan gözlerle baktığında bu seferde gözleriyle işaret etti.
Ladin hafifçe arkasını dönmesiyle onu hedef alan genç adamı görmesiyle ruhu parçalara ayrıldı, ruhu ayakta duramadı, ruhu lanetine boyun eğdi.
"O tetiği çekersen yemin ederim ki seni vururum! Gözünün yaşına bile bakmam seni vururum." dedi öfkeli bir ses tonunda genç adam. Ladinin kalbinde fırtınalar kopmasına rağmen kalbinde hayat bulan zambak çiçeği zar zor dayanıyordu. Boğazında oluşan yumru konuşmasını zorluyordu.
"S-sen," dedi kekeleyerek, "Sen be-beni vurabilirmişsin." Ladinin sesinde hayal kırıklığı vardı. Lanetlenmiş kaderine birkez daha lanet etti. Sevdiği adama yenilmişti vuramamıştı onu. Genç adam için bir anlam ifade etmiyordu kimseydi onun gözünde. Hiç sevmemişti, unutmak istemişti Ladini. Ladinin kalbi onun için atarken genç adamın kalbi ona ihanet eden yeşil gözlü kız için atıyordu.
Sevdiği adama baktı Ladin hayal kırıklığıyla, belki de bu ona son bakışı son görüşü olacaktı. Lanetinin canını nasıl yakacağı belli olmazdı. Yapacaktı Ladin sevdiği adamın ölmesine izin vermeyecekti. Sıkıca kavradı elinde tuttuğu silahı gözlerini kısarak hedefine odaklandı. Ona olan sevgisi sonunu getirecekti. Laneti sonunun gelmesine izin vermeyecekti her zamanki gibi. Ladinin acı çekmesinden keyif alıyordu. Yapacaktı belki hayatı kararacaktı ama yinede yapacaktı. Sevdiği adam olmadan onun bir hayatı olamazdı.
Geç kaldı Ladin.
Ailesine geç kaldı, kendine geç kaldı..
Sevdiği adama daha da geç kaldı..
Yeniden bir başlangıç yaptım bugün. Geç yayınladım üzgünümmm. Kalben Kül benim bir parçam umarım bu parça birgün herkesin bir parçası olur. Yeni bölümlerde görüşürüz o zaman.
Bende size geç kalmayayım..
Yaşarken bile ölmemeye..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalben Kül
Teen FictionLanetli bir beden.. Onu yalnızlığa mahkum eden bir kader.. Kaçtı, deniz kızı lanetini kimseye bulaştırmamak için kaçtı. Durdu, deniz kızı sevdiği adamdan kaçamadığı için durdu. Seslendi, deniz kızı sevdiği adama seslendi; görmedi, duymadı, farketme...