Arkadaşlar birazdan okuyacağınız texting hayatın mucizelerle dolu olduğunu ve hayata karşı asla umudunuzu yitirmemenizi sizlere bir kere daha kanıtlayacak türden bir hikayedir. Keyifli okumalar...Bu bölümde texting yoktur sadece tanıtım vardır :)
#
Ellerimdeki poşetler artık kolumu koparacak şekilde ağırlaşmaya başlamıştı. Sağ ve sol elimde tam dokuz tane poşet taşıyordum. Küçük evime alış veriş yapmıştım ama kollarım birazdan yerlerinden çıkacaklardı. Yakınlaştığım evime az kala, kendimi karşımda gördüğüm boş banka attım. Nefes nefese kaldığım için biraz oturup dinlenmeye ani bir şekilde karar vermiştim. Etrafıma bakındığımda ortalığın çok sessiz olduğunu ve sokakta kimsenin olmadığını fark ettim.Poşetlerime tekrar sıkıca asılmışken gözlerimi iki kere dönüp baktığım siyah telefona kilitlemiştim. Bankın bir adım yanına düşmüş, masum bir şekilde bekliyordu. Etrafıma tekrar bakınarak yakındaki insanlara baktım, bunu düşüreli kaç dakika olmuştu ki?
Ne kadar istemesemde düşürülen telefonu elime alarak inceledim. Nede olsa benim yerime kötü niyetli insanların eline geçebilirdi, burada bıraksam sahibi arayıp bulurmuydu? Telefonu son kararla cebime atarak poşetlerime doğru yöneldim. Yüklendiğim poşetlerle hızla evin yolunu tutmuştum. Çantamdaki anahtarı çıkararak apartmanın kapısını açtım, ardından poşetlerle birlikte tekrar içeri girdim ve asansöre bindim.
Evin önüne kadar geldiğimde anahtarlarımı bu sefer evimin kilidine soktum. Ayakkabılarımı bir çırpıda çıkararak içeriye geçtim. Kapıyı kapatarak poşetleri mutfağın masasına yavaşça bıraktım. Ardından üstümdeki siyah hırkayı çıkararak askıya takıştırdım.
Sıra cebimdeki telefona gelmişti. İçeriye geçerek telefonu masanın tam ortasına bıraktım. Şüpheyle telefonu süzerken kollarımı birbirine bağladım. Telefon iphone'nun son modeliydi ve siyahtı. Kullanan kişinin maddi durumunun iyi olduğu belli oluyordu.
"Evet nasıl olsa kendine bir tane daha alabilir."
Gülümseyerek telefonu elime aldım, ancak hızla soluma bakarak kaşlarımı çattım ve telefonu tekrar aynı yerine koydum, böyle bir şeyi asla yapmazdım.
"Tabikide yapmazsın, telefonu açarak sahibini öğren ve telefonu ona düzgünce teslim et."
Bu sefer sağıma bakarak başımı aşşağı-yukarıya salladım. Bu fikir daha iyiydi, yavaşça telefona uzandım ve parmağımı açma tuşunun üstüne koydum.
"Özeli vardır belki, galeriyede bakarız."
Hızla durarak aklımdaki şeytani cümleye odaklandım.
"Saçmalama, Esra sultan bizi böyle mi yetiştirdi?"
Hemen tekrar kendimi toplayarak telefonun ekranını açtım.
Bir adamındı..."Ooo yakışıklıymış!"
İçimdeki şeytan neden bu kadar fesat ve kurnazdı? Çenesi durmak bilmiyordu. Encılım nerdesin?
"Sen ona bakma, tamam adam yakışıklı diye telefonunu vermeyelim mi?"
Siyah beyaz bir fotoğraftı, bir arabanın önüne oturmuş beyaz gömleğinin kolunu sıvıyordu ancak bunu yaparken kahkaha atıyordu. Çok güzel bir fotoğraftı...
Kafamı sallayarak tekrar kendime geldim, adam kim bilir şuan telefonum nerede diye yakınıyordu. Bir anlık gelen cesaretle telefonun ekranını kaydırdım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
"Telefonun Bende"
Fantasía"Nare akşam için alışverişten eve dönerken dinlendiği bankın yanında bulduğu telefonu alarak sahibini aramaya başlar ancak telefon hakkında bildiği tek şey ekrandaki adamın siyah beyaz resmidir. Ancak telefon çok geçmeden çalar ve telefonun sahibini...