Mücadele et.
Pes etme.
Hayatta kal.
Biri hayat motton ne diye sorsa, yanıtlayacağım üç cümle bunlar olur.
Beni anlatan üç cümle, her gün kendime hatırlattığım üç cümle.
Kısa ve öz üç cümle hayatımıza rehberlik edebilirdi. Kısa ve öz üç cümle hayatımızın özeti olabilirdi. Kısa ve öz üç cümleyi unutmamak için zihnimizin en nadide köşesine asabilirdik. Hiçbir zaman unutmayalım diye.
Zihnimi esir alan düşüncelerin yoğunluğundan oluşan hissettiğim karmaşa ile gözlerimi sıkıca kapatarak o düşünceleri oradan atma gayesiyle başımı iki yana sallayıp derin bir nefes verdim. Rahatlama amacıyla yaptığım bu silkelenmenin en ufak bir yararını hissedemiyorum. Tamtersi, zaten sürekli durmaksızın fısıltılarını işittiğim zihnimdeki düşüncelerin bu hareketim ile daha da yoğunlaşıp birbirine karıştığını ve baş ağrımı tetiklediğini hissediyordum.
Yavaşça gözlerimi araladığımda ardına sığındığım binanın soğuk duvarına başımı yasladım. Zaten ne zaman yararımıza dokunacağını umduklarımız zararımıza katkı sağlamak yerine yararımıza dokundu ki?
Umutlanmak, medet ummak, hayal kurmak... Zehirleyici üçlü. Seni öldürtmeyip acı çektiren üçlü. Bunlardan kötü bir şey var mıydı? Umutlarımız bize hüsranla karşılık verip onları yok ediyordu. Medet umduklarımız bize karşı kör, sağır, lal oluyordu. Nice heyecanla kurduğumuz hayallerimiz avuçlarımıza kocaman cam kırıkları gibi batan hayal kırıkları harici bir şey vaat etmiyordu.
Ya her şeyi olduğu gibi kabullen ya da oldukları şeyi değiştirmek için çaba sarf etme. Çünkü sen onu değiştirmek için uğraşırken o seni değiştirir.
Bir gün bir şey uğruna değişirsen o şey artık yanında olmasa bile senin fark etmediğin o üzerindeki hakimiyetini bırakmaz. Kendi çekip gider ama sana taktığı maskeyi çekip almaz ve sen belki de ömrünün kalanını o maskenin altında kendi benliğini çürüterek geçirirsin. Çünkü artık başka birine dönüşmüşsündür.
İpleri her zaman kendi elinde tut, başkasına bırakma. Hangi zorluğa düşersen düş o ipleri hep elinde tutmak zorundasın. Sen iplerini tutmazsan başkası çoktan o ipleri senin boğazına dolamaya başlar. Bunu o değil, sen yapmış olursun. Senin esaretin onun esiri.
Dakikalardır ardına saklandığım duvarın köşesine parmaklarımı yerleştirerek temkinli bir şekilde başımı yola doğru uzatıp çevreyi kontrol etmeye başladım. Gecenin karanlığında bozuk olup da yanmayan sokak lambaları hiç de işimi kolaylaştırmadığından gözlerimi kısarak dikkatli bir şekilde karanlık yolu yoklamaya çalıştım elimden geldiğince.
Karanlık sokakta yanan tek bir sokak lambası dahi yoktu, etraf kapkaranlıktı. Yoluma ışık tutmayacaklarsa karanlıkta boş yere durmalarının bir önemi yok.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ORENDA
Ficção AdolescenteBen Öykü, Öykü Aden. Hayatın sürekli ona oyunlar bahşettiği, her günü kovalamaca ve saklambaç oynamakla geçen fakat hiçbir zaman yakalanmaması, oyunlardan galip gelmesi gereken o kızım. ★ Orenda : Kötü giden her şeye rağmen vazgeçmeden, dimdik ayakt...