0.3

40 12 0
                                    

Gergin uykulardan, kör gecelerden
Bir sabah gelecek, kardan aydınlık.
Sonra düğüm düğüm bilmecelerde
Bir sabah gelecek, kardan aydınlık.

Vurulup ömrünün ilkbaharında
Kanında çiçekler açar yanında
Cümle şehitlerin omuzlarında
Bir sabah gelecek, kardan aydınlık...

🪖

Elimi uzatıp toprağın üzerine düşmüş olan kuru yaprakları aldım. Aslında sandığınız gibi kuru bir toprak değildi. Sürekli yeni çiçekler diktiğim için göz alıcı bir görüntüsü vardı. Toprağın üzerini temizledikten sonra, yanımda getirdiğim şişede ki suyu yavaşça döktüm. Daha canlı bir görünüm sağlayan toprağa genişçe gülümsedim. Topraktan gelen mükemmel kokuyu ciğerlerime hapsettim. Bir daha ne zaman geleceğimi bilmediğim için bu gün daha özenli davranıyordum.

"Amcam, minik yiğenin artık büyüdü biliyor musun?" Kafamı mezar taşına yaslarken konuşmaya devam ettim.

"Hep beni iyi yerlerde görmek istediğini biliyorum. Belki tahmin ettiğin kadar iyi yere gelememişimdir, ama hep senin için çabalıyorum amca." Amcamın yüzünü hayal meyal hatırlıyorum, gerisi kalan fotoğraflarımızdan...

Amcama dair hatırladığım pek bir şey yoktu. Bir kaç anımız ve cenaze töreni, ona dair hatırladığım nadir olaylar. Annemin hamilelik döneminden yazmaya başlamış olduğu bir defter var. Şehit olana kadar beraber geçirdiğimiz anıları ve günleri kısa kısa anlatmıştı. Bu da ondan bana kalan mirastı...

Telefonuma gelen bildirim sesiyle telefonun ekranını açtım. Önemli bir bildirim değildi, ama mezarlıkta fazla oyalandığımı anladım.

"Amcam, sen de iyi bilirsin ki vazife beni bekler." Yaklaşıp mezar taşına bir öpücük kondurdum. Son kez amcama veda edip mezarlıktan ayrıldım.

Mezar taşıyla vedalaşanlar için, vedalar daha da zordur.

🪖

"Komutanım, bu çaylak ne anlasın böyle şeylerden." Odama doğru gidecekken, dinlenme odasından gele seslere kulak misafiri oldum. Bir grup erkek, içeride kurdukları ortamda kahkaha atıyorlardı.

İçeriye girip girmemek konusunda kararsız kalmış olsam da, girmeye karar verdim.

kapıyı hafifçe tıklattım. Erkek milleti arkadaşlar, ne olur ne olmaz.

"Buyurun" İçeriden gelen sesle kapıyı açtım. Tahmin ettiğim gibi olmuştu.

"Selamun Aleykum." İçeriye selam verirken, bir taraftan odada bulunan erkek sayısına göz attım. Üçlü koltukta iki kişi, koltuğun iki yanında duran tekli iki koltuklarda iki kişi, üçlü koltuğun tam karşısında bulunan yan yana konulmuş üçlü sandalyelerde de iki kişi oturuyordu.

"Aleykümüsselam." hep bir ağızdan yükselen sesle, asker olduklarına tekrar inandım. Boş olan sandalyeye oturdum.

"Üsteğmen Umay." kendimi tanıtarak, oturduğun sandalyeye daha çok yayıldım.

"Memnun olduk komutanım. Biz Sancak Timi askerleriyiz." yanımda konuşan, yaşının büyük olduğu belli olan adama doğru döndüm. Ses tonunda ki yumuşaklık, yüzünde ki sevecen gülümseme ile tam bi abiydi. Tam kendimi tanıtacaktım ki, heyecanla tekli koltuktan zıplayan asker ile neye uğradığımı şaşırdım.

"Yoksa komutan siz misiniz?" Herkes onun bu tepkisine gülerken, karşısında oturan çocuk sakince yanına yürüdü.

"Çaylakçım, canım. Komutanlarımıza böyle tepkiler vermiyoruz."

"Sancak Timinde görevli komutan yardımcısıyım ben." Konuşmamla tekrar yerlerine oturdular. Bunu beklemiyor olacaklar ki, yüzlerinde ki tuhaf bakışı hissettim.

Vatan Uğruna Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin