23-

839 42 11
                                    

O gün erkenden gitmişti Deniz, kahvaltıya kalmadan, Mina'yla daha fazla vakit geçirmeden gitmişti. Mina, Deniz'de garip bir şeyler olduğunu hissetmişti ama söyleyemiyordu bunu ona, kendisine acıyormuş gibi görünmek istemiyordu. Zaten acıyor da değildi ama Deniz öyle görebilirdi. Zaten ne sorabilirdi ki sevgilisine...

"Nasılsın, pek iyi görünmüyorsun, bir sorun mu var, senin için endişeleniyorum, iyi misin..." hayır diyemem. İyiyim de geçiştirir gülümser, öper, sarılır, iyiymiş gibi davranır. Bilmiyorum, belki de ben abartıyorum. Diye geçirdi içinden.

Odasındaydı, kulaklıklarını takmış camdan dışarıyı seyrediyordu, su damlaları hafif hafif camına çarpıyordu. Yağmurda kaldıkları günü hatırladı Mina. Gülümsedi. Camın kenarındaki telefonunu eline alıp mesajlar kısmına bastı. Beş gün. Beş gün geçmişti Deniz'le konuşmasının üstünden. Kış tatilindelerdi, otobüsteki o tatlı karşılaşmaları gerçekleşemezdi. Garip bir şekilde yazamıyordu sevgilisine, neden? Aptalım ben. Yazmalıyım.

Yazdı, nasılsın?

Telefonunu eski yerine koydu. Tekrardan etrafı izlemeye başladı. Bir süre sonra telefonunu kontrol etti on beş dakika geçmişti, mesaj iletilmiş ama açılmamıştı. Büyük ihtimalle işi vardır diye düşündü.

Canı sıkıldığı için oturma odasına gitti. Bugün annesi de babası da yoktu. Televizyonu açıp sevdiği dizilerden birinden rastgele bir bölüm açtı.

...

Annesinin "Yemek hazır Mina, kalk artık." diyen sesiyle gözlerini açtı Mina.
Gözlerini kırpıştırarak etrafa baktı. Koltukta uyuyakalmıştı, çoktan akşam olmuştu. Ayağa kalkıp lavaboda elini yüzünü yıkadı ardından annesinin çağırması üzerine mutfağa gidip karnını doyurdu.

"Odama gidiyorum ben." dedi annesi ve babasına.

"Tamam ama bir şey mi oldu bugün biraz durgunsun?" diye sordu babası.

"Yeni uyandım ya ondandır." dedi gülümseyerek.

Odasına girip telefonunu eline aldı. Gereksiz birkaç mesajı bildirim çubuğundan silip Deniz'den mesaj olup olmadığını kontrol etti. Yok.

Benim abartmam, sırf birkaç saat geçti diye saçma sapan şeyler düşünmemeliyim.
Evet, evet. O gayet iyi ve oyuna daldı görmüyor mesajlarımı. Diyerek kendini rahatlatmaya calıştı, sonradan onun kendini kötü hissettiğinde oyuna çok daldığını hatırladı ama bunu hatırlamamış gibi yaparak devam etti. Bir şeyler izlemek için bilgisayarını açtı.

...

Mesaj atmasının üstünden 28 saat geçmişti. Mina önünde telefonu, ekranda attığı mesaj ile yatağının ortasında oturuyordu. "Artık endişelenebilirim bence." dedi. Sonra kurduğu cümlenin saçmalığını düşünmeye başladı.

Aman ne yapıyorum ben. Arayacağım artık.

Aradı, açmadı. Tekrar aradı, yine açmadı. Bunu dört kez tekrar etti. Ancak açan olmadı.

Ayağa kalkıp eline geçen eşofmanı ve Deniz'den aldığı kahverengi sweatshirti üstüne geçirdi. Aynadan saçına bakıp montunu da giyerek dışarı çıktı. Evlerinin arası çok yoktu, hızlı adımlarla Deniz'in evine doğru yürümeye devam etti.

Eve vardığında zile ard arda basarak bekledi. Kapının hemen açılmasına sevinerek hızla içeri girdi. Ulaşmak istediği kata geldiğinde evin kapısını tıklatarak bekledi.

İçeriden ses gelmişti, biri söyleniyordu sanırım. Kapıyı Deniz açtı. Üstünde siyah bir tişört altındaysa, gri eşofmanı vardı.

"Mina?!"

Roads On My Leg | gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin