8'

465 53 42
                                    

-"Hoseok?" sessizce mırıldandım.

-"Hoseok?" başını kaldırmış ve ıslak yanakları ile bana bakmıştı.

Sonra kaşları çatıldı. "Ne istiyorsun Yoongi dövmeye mi geldin yine."

-"Hayır Hoseok Henry hoca-"

-"Yoongi yeter artık!" ilk defa bu kadar yüksek sesle bana bağırdığını duyuyordum.

Arkasında ki peteğe tutunarak küçük odada ayağa kalktı. Hala ağlıyordu. "Bıktım Yoongi dayanamıyorum, rahat bırak beni artık lütfen."

Daha da yaklaştı ama sesim çıkmıyordu öylece durmuş onu dinliyordum. "Böceklerden korkutuğumu sen onlara söyledin değil mi?" derin bir nefes aldı.

-"Neden bunu yapıyorsun Yoongi? ben sana hiç birşey yapmadım. Neden benimle uğraşıyorsun?"

Yine hiç bişey diyemedim.

-"Senin yüzünden kaç kere hastanelik oldum biliyor musun? Ne kadar çok ilaç içtiğim için günlerce kustuğumu ve 9 kilo verdiğimi biliyor musum? Psikologtan psikolaga gittiğimi biliyor musun? Hala kullandığım ilaçları?"

Omuzlarımdan itti. "Söylesene!" 1-2 adım geri sendeledim ama
yineden konuşmadan onu izlemeye devam ettim.

Çenesi titredi ve ben o an ölmüş gibi hissettim.

-"Hiçbirini bilmiyorsun. Sırf sizin bir kaç saniyelik eğlenceniz için benim hayatım mahvoldu. Mutlu musun şimdi? İyi gülebildin mi bari!" bağırışı kulaklarımı çınlattı.

İlk defa Jung Hoseok'un acı çekmesini istemedim. İlk defa kendimi ona karşı suçlu hissettim. Onun hıçkırıkları bana acı vermeye başlamıştı. Vücuduma iğneler saplanıyor gibiydi. Suyun dibine batmışım ve nefessiz kalmış gibiydim. Kalbim çırpınıyor ama kimse ona yardım etmiyor gibi atıyordu. Yerinden çıkmak istiyordu sanki. Nefeslerim düzensizleşmeye başlamıştı.

-"Neyi bekliyorsun hadi yine döv beni. Herzaman yaptığını yap. Sonrada sana dediğim herşeyi git ve onlara anlat." Dudaklarım birbirine kenetlendi. Konuşamıyordum ya da konuşmaya cesaretim yoktu.

-"Ben gök gürültüsünden de korkarım Yoongi. Hadi git bunu da söyle onlara!" Gözlerimin içine baktı. O anda kalbim çırpınışlarını durdurmuş bıçak saplanmışa dönmüştü. Parlak kahveleri yüzümde dolanırken bir cevap bekliyor gibiydi ama benim verebilecek bir cevabım yoktu.

Elleri tişörtünün ucunu buldu ve hafifce kaldırdı. "Bu dikiş izlerini hayatım boyunca saklamaya çalışıcam. Senden kalan izler Yoongi." sonra gözü yanda ki masaya kaydı.

Üstündeki bıçağı aldı ve bana uzattı. "Al o gün yarım bıraktığın işi tamamla ölümüm senin ellerinden olsun belki böylece rahatlarsın. Bende bişey saklamak zorunda kalmam" sertçe yutkundu. "Alsana hadi o gün yaptığın gibi!"

Ellerimi onu durdurmak için kaldırmaya çalışsamda ellerim kendiliğinden boşluğa salındı.

-"Bana ne yaptığına bak Yoongi. 3 yıl da hayatımın içine nasıl ettiğine bak." Gözlerini yumdu. Islanmış kirpikleri oynadı. Ağlamamaya çalışıyordu ama başaramıyordu.

-"Her zaman derslere neşeyle katılırdım. Eve giderken sokakta ki hayvanlarla ilgilenirdim. Yaşıma bile bakmadan parka gider sallanırdım. Herkese güler yüzle yaklaşıp yardım ederdim. Yemek paramı kenara atar miniş koleksiyonumu tamamlamaya çalışırdım." burukça gülümsedi.

"Ama şimdi ben senin yüzünden bir çukura düşmüş gibiyim ve canım çok acıyor. Dışarda ruh gibi dolaşıyorum. Her gün gülerek uyanan ben artık uyanmak istemiyorum." elinde tuttuğu şeyi yere attı ve elleriyle yüzünü kapatıp ağlamasına devam etti.

Gözlerimden yaşlar döküldü. İlk defa yaptığım kötü şeylerden suçluluk duymaya başladım.

Hiçbir şey demedim sadece onu kendime çektim ve kollarımın arasına aldım. Sarıldım. Kollarımı daha da sıktım, içime hapsetmek ister gibi. Bu sefer bende ağlamaya başladım. İstemsizce oluyordu. Göz yaşlarım gözlerimden firar ederken sesim çıkmıyordu yada çıkamıyordu. İçerlerde biryerlere sıkışmış ve çıkamıyordu.

O bana sarılmasa da ona sarılmaya devam ettim. En sonunda beni kendinden ayırdı.

-"Yaklaşma bana Yoongi. Bana yaptığın tek şey acı çektirmek."

Hızlıca göz yaşlarını sildi ve minik odadan çıktı. Göz yaşlarının sol ıslattığı omzuma baktım.
.
.
.

Öğle arasında Hoseok'ların yan masasındaydık. Hoseok arkadaşlarına birşey anlatmamıştı belli ki yoksa çoktan üstüme çullanmışlardı.

Yiyesim gelmiyordu. Sessizce tabağımdakilerle oynuyordum. Arasırada yan masaya bakıyordum. İçimde olmaması gereken birşeyler vardı. Söküp atmak istiyordum ama olmuyordu.
Sadece 1 günde değişen neydi onu da anlamıyordum.

-"Yoongi yaptığımız şeyden pek memnun değilmişsin sanki."

-"Yoo nerden çıkardın Chris."

-"Yüzün öyle demiyor ama kendine gel Yoongi!" yılan misalı dişlerinin arasından tısladı.

-"Chris sürekli bana emirler vermesen iyi edersin. Unutma ki Amerikadan koreye geldiğinde seni ben adam ettim."

-"Sen olmasanda ben zaten buraya ayak uydurabilirdim Yoongi." burnunda soludu.

-"Nasıl olcakmış o. Ne annen ne baban koreli. Hayatında ilk defa koreye gelmiştin." cümlemi sinirle söylediğimde ellerini şıklatarak dikkatimizi çekmeye çalısan Tom'a baktım.

-"Hey beyler kavga etmeyi kesin. Başlangıç nasıl olduysa oldu. Şuana bakalım. Okulun en korkulan çetesiyiz değil mi?"

'Hhmh' küçük bir mırıltıyla onayladım ve yan masaya diktim irisilerimi.

Hoseok gülerek bişeyler anlatıyordu. Belki tesadüf belki de ona baktığımı hissettiği için kafasını buraya çevirdi. Gözlerimiz orta noktada buluşunca çekinceyle gözlerini kaçırdı.

Benden tiksiniyor olmalıydı.

Benden tiksiniyor olmalıydı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hobimmm.

Sopecii sizi seviyor.
Sope'la kalın. 💗

Overbearing 솝 SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin