Yoongi
Dünden beri üstümde ki heyecanla yatamamıştım şimdi de alarmımdan önce uyanmıştım.
Lavaboda işlerimi halledip, dünden süpürüp topladığım eve geniş açıdan bir baktım. Gayet iyiydi. Sonuçta verdiğimiz imaj önemliydi, bunu babam her zaman söylerdi.
Babam Fransa'da bir şirket sahibiyle görüşmek için Fransa'ya gidiyordu. Annem'de Fransa'yı çok merak ettiğinden babam işlerini yaparken o da gezmek için onunla birlikte Fransa'ya gitti. 5 gün evde değillerdi. Bende ilk günden bu fırsatı değerlendirmek istemiştim.
Hoseok'la normal bir şekilde konuşacaktım. Dün konuşma provası bile yapmıştım. Aramızda ki buzları eritmeyi planlıyordum. Söyleyeceğim kelimeleri tek tek seçtim. Nedenini bilmesemde bana soğuk davranmasını istemiyordum. Günümü bir merhaba ile aydınlatsın, herkese güldüğü gibi bana da gülsün istiyordum, beni görünce yolunu değiştirmesini değil. Onunla böyle olmak beni içten içe bitirmeye başlamıştı.
Hoseok
Yüzüme vuran güneşle gözlerimi kırpıştırdım. Esneyip, kendime gelmeye çalışırken tavanda ki asılı saatte baktım.
Şimdi ise salonda yayılmış telefona bakıyordum. Kendi kendime mızmızlanarak yerimden kalktım. Hala Yoongi'ye gidip gitmemek arasındaydım ama çoktan dolabımın önüne gelmiştim.
Koyu yeşil kargo pantolonumu giyip üstümede beyaz bir kısa kollu alıp geçirdim. İçimde ki tedirginlik beni yiyip bitirmişti. Korkuyordum çünkü ne yapacağı belli değildi. Gitmezsem kolyemi bir daha vermeyebilirdide.
Babam bu kolyeyi bana verdiğinde yanında küçük bir sandıkta vermişti. Anahtarı yoktu. Kutunun altında sadece bir bölme vardı ve onu da açıcak küçük yuvarlak nesneye ihtiyacım vardı. Babam soru sormamı engelleyip bunu anneme söylememem gerektiğini söylersem annemin kutuyu alacağını söylemişti. Ayrıca kutunun içindekilerin beni üzmemesini ve her ne olursa olsun yanımda olacağını söylemişti. O günden sonra sürekli iş seyahatlerine gitmeye başlamışlardı ve birbirimizi nadiren görüyorduk. Kutunun içini merak etsemde beni üzebilecek bişey olduğundan hiç açmak için uğraşmamıştım.
Düşüncelerimden sıyrılıp hızlıca evden çıktım. Yoongi'nin elime yazdığı ev adresini kağıda yazmıştım. Evden hala uzaklaşmamışken gelen sesle durdum.
-"Hoseok yavrum nereye böyle?"
-"Arkadaşıma gidiyorum ajumma."
-"Ah dur bekle o zaman." dükkanının içine girdi.
Minik tatlı bir dükkanı vardı, kendi elleriyle yaptığı yemekleri, kurabiyeleri, kekleri, sıkma meyvesularını falan satıyordu. Eskiden Jimin ve ben parkta oynarken bizi çağırır yemeklerinden yedirirdi. Sonraları okula başladığımızda okul çıkış saatimizde kapıda bekler ve bizi iyice doyurur öyle gönderirdi. Şimdilerde ise bizi gördüğü yerde durdurur ve bişeyler verirdi. Oğlu evlenince gelini ile birlikte çalışmaya başlamışlardı. En son ameliyat olduğumda gelini ile sürekli gelip istemediğiöi söylesemde bana birşeyler yapıp kendi elleriyle besliyordu. Oğlu gibi gördüğü için Jimin ve benimle çok fazla ilgileniyordu. Tabi bizde ona yardımlarımızı eksik etmiyorduk.
Bu sırada elinde ki paket ile geldi ve bana uzattı. "Bu kadar şeye gerek yoktu, zahmet etmeseydin keşke ajumma."
-"Olsun. Arkadaşınla yersiniz. Umarım arkadaşında beğenir."
İki elimle, bana uzattığı paketi ellerinden aldım. "Eminim beğenecektir ajumma."
-"Afiyet olsun. İyi eğlenceler size." gülümsemesine karşılık verip yoluma devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Overbearing 솝 Sope
Fanfiction"Favori eziğim olduğun için bu isteğini geri çevirmeyeceğim." "Yapma yalvarırım." overbearing : zorba 🏅#1 - yoonseok, 17.07.23 🏅#1 - sobi, 21.07.23