3'

586 60 24
                                    

Öğle arasıydı yine dün oturduğumuz artık klasikleşmiş yerlerimize oturmuştuk.

-"Hoseok hyung yemeğine hiç dokunmamışsın."

-"Hoseok yemeğini ye bebeğim."

-"Hoseok!"

-"Hey Hoseok." Namjoon'un kolumu düretmesiyle kendime geldim. Hepsi bana meraklı gözlerle bakıyordu.

-"Nereye bakıyorsun sen?" tek kaşını kaldırıp odağını yan masaya, bakışlarımın daldığı yere dikti.

Bize bakan Yoongi'ye tiksiniyormuş gibi bakarak bana döndü.

-"Min Yoongi mi?"

-"Hayır Namjoon dalmışım."

-"Birşey mi oldu? söyle bize Hoseok."

-"Cidden bişey yok, güven bana."

-"Emin misin?" dedi Taehyung.

-"Evet eminim, beni bu denli korumanıza gerek yok. Kendi başımın çaresine bakabilirim. Sizin yaptığınız gibi."

-"Hose-"

-"Biliyorum niyetiniz iyi ve yaptığınız şeyler için çok minnettarım ama benim yüzümden siz ceza yiyorsunuz. Beni korumanıza gerek yok."

Yalandı beni korumalarına deli gibi ihtiyacım vardı. İstesem bile onlar gibi kendi kendine yetemezdim çünkü cesaretim yoktu ama sürekli benim yüzümden başlarının belaya girmesine üzülüyordum.

-"Hoseok sana yaptıkları şeyleri ne çabuk unuttun! Seni hastanelerden topladığımız zamanlar, seni baygın bulduğumuz zamanlar peki?" Jimin bu dediklerime sinirlenmiş gibiydi.

-"Evet hyung özellikle seni tuvalette kanlar içinde yatarken bulduğum zaman. Aklımı kaçıracaktım öldün sanmıştım."

-"Sen bu kadar zorbalanırken seni nasıl yalnız bırakmamızı beklersin. Seni çok seviyoruz bebeğim. Sana zarar geldiğinde gözümüzün nasıl döndüğünü görmüyor musun?"

-"Haklısın Jin, ama sizler benim yüzümde-"

-"Saçmalama Hoseok senin yüzünden başımıza gelen bişey yok o zorbalar bunları zaten hakediyor ve biz kendi isteğimizle onları dövüyoruz sen zorlamıyorsun."

Ağlayacak gibi olmuştum. "Sizi seviyorum çocuklar. Bu kadar sosyal insanlarken benim gibi ezik ve zorbalanan biriyle arkadaş olmanız bile mucize ve beni sürekli düşünüp iyiliğimi istiyorsunuz."

-"Ne diyorsun be. Ezik değilsin sen kendine gel! Sen Hoseok ziyagilsin." elimin üstüne hafifçe vurmasıyla Taehyung' a güldüm.

Jimin masanın üzerinden elimi tutarken Namjoon bana sarılmıştı.

-"Kendini sakın haksızlık yapma sen herşeyin en iyisine layıksın bebeğim."

-"YA AMA KISKANIYORUM BENDE SARILMACAM." bağırarak konuşan Jungkook'a gülerken aniden gelip beni kucaklamıştı.

Havaya kalkan bacaklarımı umursamadan bana sıkarak sarılıyordum.

-"J-jungkook n-nefes..."

-"Ay üzgünüm. Ne yapayım çok seviyorum." ayaklarım yere basınca Jungkook'a sarıldım.
.
.

-"Hadi gençler dışarı çıkalım."

Bakanlıktan birileri gelecekti ve son ders bütün hocalar başka işlerle uğraştığı için derslerimiz boştu. Bizde içerde oturmaktan sıkılmış dışarı çıkma kararı almıştık.

Boş bir bank bulup oturduk. Sohbet derinleşmiş, dışarıda bir bankta sıcak ve hafif rüzgarın tenlerimizi okşamasıyla mayışmaya başlamıştık.

-"Bizi takip ediyorlar bak yine yan tarafımıza oturdular."

-"Boşver Jimin hyung, ayrıca zil ne zaman çalıcak eve gitmek istiyorum, yoruldum."

-"Zile daha 20 dakika var." dedi Namjoon kol saatinden saati kontrol ederken. Diğer koluna Jin sarılmıs omzuna yatıyordu.

Namjoon eğilip Jin'in dudaklarına kısa süreli bir öpücük bıraktı. Jin elini Namjoon'un yanağına koyup konuştu. "Seni seviyorum gözlerinde hayat bulduğum."

-"Bende seni seviyorum çöllerimi denize çeviren, kalbimde solan çiceklerimin yeniden açmasını sağlayan, hayatımın en kötü anlarında kara bulutları dağıtan sevgilim." burunlarını birbirlerine sürttüler.

-"Ya öğk yani hyunglarım, bu ne vıcık vıcık."

Onları gülümseyerek izleyen ben Jungkook'a döndüm.

-"Al sıçtın ortama."

Biz gülerken yan masadan kulakları tırmalayan sesiyle seslenen Chris'e döndük.

-"Sanırım bu ezik size bakıp aşk acısı çekiyor."

-"Ne saçmalıyorsun sen Chris dön önüne!"

-"Sakin ol Namjoon seni severim sadece uyarmak istemiştim."

-"Ne uyarması ya siktir gitsene sen."

-"Bu nasıl konuşma Jungkook. Hyung demelisin bana şu ineğe bile hyung derken bana dememen tch tch. Ben senin hyungunum"

-"Sen anca götümün kenarı olursun!" Jungkook sinirle kükredi.

-"Neyse ben uyarımı yapayim demiştim. Bu inek aşk acısı çekiyor belli ki yoksa başka ne diye kollarını kessin ki." Çok bilmiş bir şekilde güldü. Sırıtarak omzunun üstünden bana baktı. İğneliyici bir şekilde.

-"Neyse gelin biz gidelim kankalarım. Burda işimiz bitti." Son dediği cümleyi kısık sesle söyledi ve gülerek tayfasıyla gitti.

Sertçe yutkundum. Bi anda bütün şaşkınca ve soru sorarcasına olan bakışlar beni buldu. Beni bok çukuruna atıp gitmişti. Şerefsiz.

Ayrıca daha dün gördüğü şeyi koştura koştura onlara anlatması Yoongi'ye daha da gıcık olmamı sağlamıştı.

Bütün sıcaklık bedenimi ele geçirirken yüzüm şimdiden terlemişti. Sanki bütün vücuduma iğneler batıyordu. Ne diyeceğimin çaresizliği ile sahte bir gülüşle güldüm. Bana güvenlerini boşa çıkartmışım gibi hissetmiştim.

-"Haha yok tabi.ki de öyle bişey. O salağın dediğine inanmadınız değil mi?"

Gözlerinde, bir umut inanırlar diyerek söylediğim şeylere cevap almak için mekik dokuyordum resmen. Jimin kolumu tuttu.

-"Jimin böyle şeylere gerek yok." kolumu çekmeye çalıştım ama başaramadım. Kolumu eline çivilemiş gibi tutuyordu. Gram oynatamadım.

Bana inanmak istiyor ama inanamıyordu. Görmeyi tahmin ettiği şeyden korkuyordu. Gözleri pür dikkat tutmuş olduğu koluma bakıyor ama açmaya cesaret edemiyor gibiydi. Gömleğimin kol kısmının ucunu tuttu.

Bana verdikleri değer haddinden fazlaydı ve birazdan çok büyük bir kargaşa çıkacaktı. Hepsi bana kızacak ben yerin dibine girecektim.

O sırada müdürün sesini duyduk.

-"Gençler buraya gelin."

Bu bölüm biraz boş oldu ama bi daha ki bölümü bekleyinn 💅

Bu bölüm biraz boş oldu ama bi daha ki bölümü bekleyinn 💅

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sopecii sizi seviyor.
Sope'la kalın.💗

Overbearing 솝 SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin