Sonunda tiyatro salonundan çıkabilmiştim. Eğlence hâlâ devam ediyordu fakat insanlar bir öncekine göre azalmışlardı. Sanırım bir çoğu gösteriyi izlemek için gelmişti.
Derin bir nefes alarak seyyar satıcıların arasında yürümeye başladım. Burası daha kalabalıktı. Yiyecek bazı atıştırmalıklar satanlar, kıyafet satışları yapanlar ve aksesuar malzemeleri satanlar vardı.
Hareketli ve ışıl ışıldı. Bir kaç tezgahın önünde durup aksesuar malzemelerine bakmıştım. Etrafa baka baka ilerliyordum. Bu sırada yaşlı bir kadın bana doğru seslendi "Güzel kızım!" Ona doğru döndüğümde elinde bir kolyenin zincirinden tutarak bana baktığını gördüm. Tam onun tezgahının önünden geçerken bana seslenmişti. "Bak, bu kolye sana çok yakışır." Bakışlarım kolye de gezindi. Kolyenin lacivert renkte parlayan bir taşı vardı. O kadar da güzel bir kolye değildi.
Kolyeyi incelemek adına elime alacaktım ki bir anda arkamdan biri gelip beni durdurarak kadının kolunu sertçe tuttu. Elim havada kaldığında şaşkınca tam yanımda olan ve yaşlı kadının kolunu sertçe tutan kişiye baktım. Bu tiyatro salonunda gördüğüm pelerinli adam ile aynı kişiydi. Yine pelerininin şapkası kapalıydı.
Şaşkınca ona bakmaya devam ederken o yaşlı kadını bileğinden çekerek sertçe kendine yaklaştırdı. Aralarında sadece tezgah vardı. Pelerinli adamın sinirli olduğunu hissettim.
Kadının kulağına yaklaşarak dişlerinin arasından "Sen ne satmaya çalışıyorsun!" Dedi. Sesi bir yandan alçak bir yandan şiddetli çıkmıştı.
Yaşlı kadının bir anda beti benzi attığında kaşlarım çattım resmen kadın ecel terleri dökmeye başlamıştı.
Alt tarafı bir kolye satıyordu. Ne olabilirdi ki? Ayrıca adamın sesi bana neden bu kadar tanıdık gelmişti?
Kadın titreyen elini zorlukla gizemli adamın elinden kurtarabildiğinde tezgâhındaki kolye dolu çantayı kapatarak resmen kaçar gibi "Ben gideyim artık." Dedi ve koşar adım kalabalığa karıştı.
Gizemli adam tam bana arkasını dönüp gidecekti ki pelerininin kumaşından tuttum. Çok küçük bir tutuştu ama o bunu hissederek yerinde aniden durdu. Bana doğru yavaşça başını çevirdi. Pelerininin şapkası sadece burnunu ve dudağını açıkta bırakmıştı.
Hızlıca çantamın içerisinden kalem ve defterimi çıkararak yazmaya başladım. 'Bir sorun mu var?' Yazıp ona gösterdim. Bu sırada da gizemli adam bana doğru dönmüş karşımda dimdik dikiliyordu. Onun karşısında çok küçük kalmıştım...
Hiçbir şey söylemeden sadece karşımda durmaya başladığında şimdiden bunu yaptığıma pişman olmuştum. Onu durdurduğum için utanmaya başladığımda başımı eğdim. Tam defterimi kapatıp çantama koyacaktım ki beni durdurdu.
Başımı kaldırıp şaşkınca ona baktığımda yavaşça elimden kalemimi ve defterimi aldı. Merakla ne yapacağını izliyordum.
İlk başta boş bir sayfa açtı, ardından kalemi deftere sürterek birşeyler yazdı.
Demin konuştuğunu çok rahat bir şekilde görmüştüm fakat niye şimdi böyle yapıyordu?
Defteri bana doğru çevirdi 'Artık yok.' Demişti. Şaşkınca ona bakmaya devam ederken o defteri ve kalemi ellerimin arasına tutuşturdu.
Bana yavaşça arkasını döndü ve gitti. Bir kaç saniye öylece yerimde bekledim. Bu neydi şimdi? Bu adam kimdi?
Yutkunarak defteri ve kalemi çantama tıkıştırdım ve gizemli adama ters düşecek şekilde ilerlemeye devam ettim.
Artık saraya gitmem lazımdı. Saat gecikiyordu. Adımlarımı hızlandırdım. Seyyar satıcıları geçmiştim. Burası daha sakindi. Işıklar burayı pek aydınlatmıyordu ve insanlar çok azdı. İlerledikçe etraf daha çok karanlık oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruh Bağı
Romance" Umarım daha sık görüşürüz. " dedi prenses. Erkek çocuğu yine hiçbir şey söylemeden önüne döndü. Erkek çocuğunun bakışları ve sert görünümü hâlâ kızı korkutup, çekindirsede bunu bir kenara atıyordu. Erkek çocuğundan cevap gelmedi, kız çocuğu ise...