Tabağımdaki son kalan domateside ağzıma attığımda mendil ile hafifçe ağzımı sildim. Yine yemek salonunda ailem ile birlikte yemek yiyordum. Bu sıralar sıkça ailemle birlikte yemek yemek zorunda kalmıştım. Çünkü babam Kral Magnus beni her seferinde çağırıyordu. Bunun nedenini ona hiç sormamıştım, o da hiçbir şey dememişti. Beni çağırıyordu fakat yemek salonuna geldiğim zaman bir an bile suratıma bakmıyordu. Bu olay canımı sıksada umursamamaya çalışıyordum, tıpkı kimsenin de beni umursamadığı gibi.
Babam ve annem masadan çoktan kalkıp gitmişti.
Abim Derek' in morali bozuk gibiydi, belki birazda sinirliydi.
Ablam Nora yine donuk bir ifade ile sandalyesinde oturuyordu. Ne hissettiğini hiç belli etmiyordu.
Abim Lucas yine her zaman ki gibi aynıydı. Fakat bir yandanda heyecanlı olduğunu hissediyordum.
Sarah heyecanlı görünüyordu, nedenini anlamak zor değildi. Şövalye Eres saraydaydı.
Drew yine her zamanki gibi enerjik ve sinir bozucuydu.
Diana sessizdi, sanırım yine ne yapsam diye düşünüyordu.
Aren ise masum masum yemeğini yiyordu.
Derin bir nefes alarak arkama yaslandım. Bu sırada Sarah sandalyesinden kalkarak salına salına kapıya doğru yürümeye başladı. Yine tahmin edilmesi zor olmadığı için nereye gittiğini biliyorduk. Şövalye Eres' i bulmaya gidiyordu.
Şövalye Eres ve Sarah arasında aslında hiçbir şey yoktu fakat Sarah'ın şövalye Eres' e karşı bir ilgisi veya takıntısı olduğu barizdi.
Sarah çapkın biriydi. İstediği her erkeği elde edebileceğini düşünüyordu, şu zamana kadar eldede etmişti. Şövalye Eres onu red edene kadar. Eres aslında kendisine yakınlaşmaya çalışan her kişiyi red ediyordu. Sarah ise onu elde etmeye çalışıyordu.
Sarah' ın Şövalye Eres' e karşı olan ilgisini herkes biliyordu.
İlgisi olmasına rağmen Sarah başka adamlarla da takılmaktan geri durmuyordu.
Sandalyemi ittirerek yerimden kalkıp kapıya doğru ilerlemeye başladım. Muhafızlar kapıyı açtılar, adımlarımı hızlandırarak yemek salonundan geniş koridora çıktım. Hizmetliler hızlı ve telaşlı bir şekilde bir sağa bir sola koşuşturuyorlardı. Ziyafet için balo salonunu hazırlıyorlardı.
Bu baloda, krallık ailesi, soylular, Eres ve askerleri ve bazı iş adamları bulunacaktı.
Can sıkıntısıyla mutfağa doğru ilerlemeye başladığım sırada kadrajıma ilk başta Sarah girdi, ardından ise Şövalye Eres.
Sarah' ın sırtı bana dönüktü, Şövalye Eres' in ise vücudu bana dönük bir şekilde duruyorlardı. İkiside karşı karşıyaydı.
Ne konuştuklarını bu mesafeden duyamıyordum zaten merakta etmiyordum.
Sarah cilveli bir şekilde bir şeyler anlatıyor, Şövalye Eres ise boş gözlerle ona bakıyordu. Dinlediğinden bile şüpheliydim.
Bu görüntü biraz komik olsada gülmemi dudaklarımı birbirlerine bastırarak durdurabildim. Şövalye Eres' in belli belirsiz bıkınca bir nefes aldığına dâhi şahit olmuştum. Resmen birinin onu buradan kurtarmasını diler gibiydi. Dileği gerçekleşmiş olacak ki Şövalye Eres' in yaverlerinden biri olan sarışın bir adam hızlı adımlarla Şövalye Eres' in yanına geldi. Bir şeyler söyledi ardından ikiside Sarah' ı selamlayarak yanından ayrıldılar. Şövalye Eres' in yüzündeki rahatlamaya şahit olmuştum.
Sarah yalnız kaldığında, bende önüne dönerek mutfağa ilerlemeyi sürdürdüm. Mutfağın içerisinden sarayın arka bahçesine çıktığımda birilerinin olduğunu fark ettim. Biraz ilerledikten sonra görüş açıma iki kişi girdi. Bir hizmetli ve bir kız çocuğu. Onlara doğru yavaş adımlarla ilerlemeye başladığımda, başta beni fark etmediler. Ardından genç hizmetlinin bakışları beni bulduğunda telaşla önümde eğildi. Küçük kız ise çipil çipil gözlerime bakıyordu.
" Leydim sizi rahatsız ettiysem beni bağışlayın. " dedi genç kadın. Simsiyah upuzun saçları olan küçük kızın önüne geçtiğimde iki dizimin üzerine çökerek küçük kızın hizasında eğildim. Sevecenle gülümsedim. Dört veya beş yaşında gibi görünüyordu. Çok tatlıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruh Bağı
Romantizm" Umarım daha sık görüşürüz. " dedi prenses. Erkek çocuğu yine hiçbir şey söylemeden önüne döndü. Erkek çocuğunun bakışları ve sert görünümü hâlâ kızı korkutup, çekindirsede bunu bir kenara atıyordu. Erkek çocuğundan cevap gelmedi, kız çocuğu ise...