O konuşmadan sonra tamı tamına iki gün geçmişti.
Şövalye Eres ile nişanım yarın gerçekleşecekti. Birbirlerimize söz verecektik ve evleneceğimiz herkese duyurulacaktı. Bunuda babam söylemişti.
Derin bir nefes aldım. Şuanda sarayın arka bahçesine doğru ilerliyordum. Normalde uyumayı düşünüyordum fakat uyku tutmamıştı. Gece vaktiydi.
Sabah nişanlanıyordum.
Üzerime beyaz, uzun kollu, ince bir elbise giymiştim.
Mutfağa girip oradan arka bahçeye çıkan kapıdan içeriye girdim.
Kapıyı açınca yüzüme doğru hafifçe bir rüzgar esti. Hava serindi. Yaz mevsiminde dâhi olsak akşamları hava soğuk olabiliyordu.
Biraz ürpermiş dâhi olsam umursamayarak bahçeye doğru adımlamaya başladım. Açtığım kapıyı ise kapatmayı unutmamıştım.
Saray çok sessizdi. Geceleri herkes önemli birşey olmadıkça odalarından çıkma gereği duymuyordu.
Rüzgar saçlarımı hafifçe uçuşturuken ilerlemeye devam ettim.
Buraya ne için geldiğimi dâhi bilmiyordum ama nedense kafam hep dolu olduğu zamanlarda kendimi burda bulurdum.
Bahçenin tam ortasında dikilip başımı yukarıya kaldırdım. Hava kapkaranlıktı ve yıldızlar bana gökyüzünden göz kırpıyordu. Hiç bulut yoktu.
Rüzgar bana hissettirdiği soğuk ürpertisi ile vücudumu yalayıp geçiyordu.
Hafif hafif titrediğimi hissediyordum ama yinede umursamadım.
En kısa zamanda Şövalye Eres ile evlenip onun kalesine taşınacaktım ve bir yıl orada kalacaktım.
Ne yapacağımı, nasıl edeceğimi, neler söylemem gerektiğini bilmiyordum. Hiçbir şeyi bilmiyordum. Kendimi bir bilinmezliğin ve karışıklılığın içine sokmuştum.
Aklıma geldikçe kötü oluyordum ama İzek benimle evlenmek istiyordu... ve ben onu kesinlikle istemiyordum.
Düşüncesi ile yüzüm ister istemez buruşmuştu.
Onunla evlenmemek için şövalye Eres ile evlenmeye karar vermiştim.
Ha bide Sarah vardı. O kesinlikle peşimi bırakmayıp beni rahatsız etmeye devam edecekti. Hatta belkide daha fazlasını yapacaktı.
Izek'in de rahat duracağını sanmıyordum zaten.
Şuanlık sadece evliliği bilen ben, şövalye Eres ve babamdı. Bugünün sabahı ise herkese duyurulacaktı.
Herşey çok aniydi.
Henüz daha onunla konuşma fırsatım bile olmamıştı. Gerçi iki gündür ondan kaçıyordum ama.
Derin bir nefes verdim. Neden sadece şu İzek belası ortadan kalkmıyordu?
"Prenses Liris?"
Yerimde sıçrayarak hızla arkamı döndüm. O kadar korkmuştum ki bir an nefesim kesilmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruh Bağı
Romance" Umarım daha sık görüşürüz. " dedi prenses. Erkek çocuğu yine hiçbir şey söylemeden önüne döndü. Erkek çocuğunun bakışları ve sert görünümü hâlâ kızı korkutup, çekindirsede bunu bir kenara atıyordu. Erkek çocuğundan cevap gelmedi, kız çocuğu ise...