11. Bölüm "Akşam Yemeği"

816 70 6
                                    

"Konuşabildiğinizi bildiğim halde neden hâlâ defter kullanıyorsunuz?"

Bir kaç kez gözlerimi kırpıştırdım. Bunu söylemesini hiç beklemiyordum. Direk dünki kimliğini belli etmişti.

Bakışlarımı kaçırdım. Hâlâ bana tepkisizce bakmaya devam ediyordu.

Derin bir nefes aldım, boğazımı temizledim ve bakışlarımı ona diktim. Dudaklarım yavaşça aralandı, tam o sırada onunda gözleri dudaklarıma kaydı.

"Madem öyle, sizinle açık konuşacağım." Kaşları havalandı. Konuşmamı beklemiyor gibiydi. Yerinde kıpırdandı.

Sesimi o kadar uzun zamandır duymuyordum ki bana bile garip gelmişti. Garip ve yabancı hissettiriyordu. Çok alışmıştım, susmaya, sessiz kalmaya.

Tekrar boğazımı temizledim.

"Konuşabildiğimi kimseye söylemenizi istemiyorum." Tek kaşını havaya kaldırdı. Kehribar gözleri, gözlerimdeydi.

"Neden?"

"Çünkü öyle olması gerekiyor." Tekrar derin bir nefes aldım. Kalbim gümbür gümbür çarpıyordu. Uzun zamandan sonra ilk kez biriyle konuşuyordum ve bu kişi şövalye Eresdi.
"Sizden rica ediyorum." Dedim kehribar gözlerine bakarken. Yutkunduğunu fark ettim. Bir kaç saniye gözlerime baktı.

"Bir şart ile sizin teklifinizi kabul ederim." Merakla kaşlarımı çattım.

"Şartınız nedir?" Derin bir nefes aldı.

"Aynı şimdiki gibi benimle defter olmadan konuşmanızı istiyorum."

Bakışlarım kehribarlarında gezindi. Neden böyle bir şey istiyordu ki? Sonuçta bu onunla ilk ve son konuşmam olacaktı. Yine hiç konuşmayacaktık.

"Pekala, şartınızı kabul ediyorum fakat sizinle bugünden sonra bir daha konuşabileceğimi sanmıyorum." Gözlerini kıstı.

"Orası hiç belli olmaz prenses Liris." Saf saf ona baktığımda kendimi toparlamak adına bakışlarımı kaçırıp boğazımı temizledim.

"Sizinle bir konu hakkında daha konuşmak istiyorum."
"Buyrun." İkimizde ayakta dikilmiş, karşı karşıyaydık.

"Saraydan gizlice çıktığımı kimseye söylemenizi istemiyorum." Bir kaç saniye gözlerime baktı ardından gözlerini kapatarak derin bir nefes aldı.

"Pekala."

"Ve bir şey daha." Dedim aceleyle. Gözlerini tekrar açmış bana bakıyordu. Aramızda iki adımlık bir mesafe vardı. Bakışlarımı kaçırdım.
"Teşekkür ederim."

"Ne için?" Bakışlarımı tekrar ona çevirdim.

"Beni kurtardığınız için, yolu bana gösterdiğiniz için ve ceket için." Sakince beni dinledi. Gözleri biraz çekik olduğu için kısıktı ve kehribarlarını daha güzel gösteriyordu.

Eli saçlarına gitti. "Sizi korkuttuğumu düşünmüştüm."

"Yani ilk kez yanımda biri öldürüldüğü için korkmam normal ama yinede teşekkür ederim."

Bir kaç saniye garip bir sessizlik olduğunda boğazımı temizleyerek "Sizi daha fazla tutmayayım, iyi günler dilerim." Dedim. Elindeki defterimi yavaşça bana uzattı. Bende yavaşça aldığımda garip bir atmosfer oluşmuştu.

Yanından yavaş ve küçük adımlarla geçtim. Kapıya doğru ilerliyordum.

İçimde ona karşı anlamsız bir güven vardı.

Rahatlamış hissediyordum. Ne kadar yıllar sonra konuşmak garip hissettirsede rahatlamıştım.

Akşam yemeği vakti yaklaşıyordu. Kapının kulpunu çevirip açacaktım ki şövalye Eres bir anda kapıyı tuttu ve açılmasını engelledi.

Ruh BağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin