Beni kurtaran büyücü kız buradaydı.
Karşısındaki yaşlı bir adamla konuşuyordu. Bir tartışmanın içerisinde gibiydiler.
Büyücü kız derin bir nefes alarak sıkkınca etrafa bakmaya başladı. Tam o sırada göz göze geldiğimizde şaşırarak o da bana bakakaldı.
İyi olduğunu gördüğüm için sevinmiştim.
Ona doğru bir adım attığımda bir anda hızlıca bir ara sokağa girerek kaçıp gitti. Afallayarak arkasından bakakaldım. Benden neden kaçıyordu ki?
Ona teşekkür etmek istiyordum.
Boş ara sokağa bakmayı sürdürürken Prens Ares'in sesini duydum.
"Bir sorun mu var Prenses Liris?"
Bakışlarımı ona çevirdim.
'Hayır, tanıdık birini gördüm sandım.' Yazıp ona gösterdim.
Anlayışla başını sallayarak o da benim baktığım yere baktı. Büyücü kız çoktan gitmişti.
Geri tezgaha dönerek bilekliklere bakmaya başladım.
Büyücü kızın benden neden kaçtığını anlayamamıştım.
Derin bir nefes alarak bir bilekliği daha elime aldım. Bu bilekliğin koyu mavi parıldayan taşları vardı çok hoştu. Bunu alacaktım.
Bir kolye dikkatimi çektiğinde bakışlarımı oraya yönelttim. Zinciri uzundu. Kolyenin ucunda kehribar renginde çok güzel bir taş vardı.
Yüzümde ister istemez bir gülümseme oluştu. Direk kolyeyi ellerimin arasına aldım. Bunuda alacaktım.
Aldığım şeylerin ücretinide verdiğimde ilerlemeye başladık.
Bir kaç yer daha gezip sarayın yolunu tuttuk.
Gezdiğimiz süre boyunca Prens Ares hep yanımızdaydı. Bir restoranda geçip yemek bile yemiştik. Tabi bunu ben istememiştim, yoldan geldiği için aç olduğunu söylemiş ardından bir restoranda gitmiştik.
Şu anda at arabasındaydım. Ben, Amelia ve Prens Ares. Saraya yaklaşmıştık.
İzek bu saate kadar gitmiş olmalıydı. Yani umarım gitmiştir. O sarayda olduğu için olabildiğince gezmeye çalışmıştım.
At arabası durduğunda kapı açıldı. Sarayın bahçesindeydik.
Arabadan ilk inen Prens Ares oldu. Kapının önünde durarak bana elini uzattı. Yerimden kalkıp uzattığı elini hafifçe tuttum ve at arabasının iki basamaklık merdivenlerini inerek yere bastım. Prens Ares'in elini ise bıraktım. Ardımızdan ise Amelia indi.
Saraya doğru ilerlemeye başladığımızda arkamızda kalan at arabası gitti. Atlar ise bekçiler tarafından götürüldü. Sarayın kapısı açıldı ve içeriye girdik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruh Bağı
Romantizm" Umarım daha sık görüşürüz. " dedi prenses. Erkek çocuğu yine hiçbir şey söylemeden önüne döndü. Erkek çocuğunun bakışları ve sert görünümü hâlâ kızı korkutup, çekindirsede bunu bir kenara atıyordu. Erkek çocuğundan cevap gelmedi, kız çocuğu ise...