Kendini yavaşca geriye çektiğinde ondan istemeyerek de olsa ayrılmak zorunda kaldı Çağkan.Bir süre aralarındaki yakınlığı umursamayarak gözlerinin içine baktığında onun o mavi gibi sonsuz olan gözlerinde kaybolmayı diledi. Fakat Güzel Kadın hızla kollarını Genç Adamın bedenimden çekerek ayağa kalktı.
Yatagın kenarında duran çantasını eline alarak "Özür dilerim." Diye fısıldadı.
"Neden?" Diye saşırmış bir ifadeyle sordu Çağkan. "Neden özür diliyorsun?"
Sert yüz hatları gevşemeye başladı ve kendini yavaşca yatağın kenarına bırakırken "Bilmiyorum." Diye başını ellerinin arasına alırken fısıldadı.
Hiç birşey demeden bir süre bekledi Adam. Deren'de hiç konuşmadı. Ellerinin arasındaki kafasını yavaşça Çağkan'ın çökmüş yüzüne doğru çevirdi.
"Çok garip." Diye fısıldadı. "Bu olanlar çok garip." Diyerek cümlesini tamamladı Kadın.
Devam edeceğini umarak hiç birşey demeden sessizce bekledi Genç Adam. En sonunda devamını getirmiyeceği için cevap verme gereksiminde bulundu.
"Garip olan ne?" Diye onu taklit ederek sessizce fısıldadı. Tekrar cevap vermeden başını ellerinin arasına alarak , başını öne doğru eğdi.
"Kahretsin.." diye konuştu. "Kahretsin, bunların olmaması gerekirdi."
"Ne olmaması gerikirdi? Ne diyorsun Deren?"
Başı hâlâ yere eğik ve ellerinin arasındayken tekrar sessizce birşeyler fısıldadı Kadın. Kelimelerini o kadar sessiz mırıldanmıştı ki , kurduğu cümleleri Çağkan'a değilde , daha çok kendine söylüyormuş gibiydi. Ki zaten; Genç Adam duymamıştı.
Kadın hızlıca yatağın üstüne bıraktığı çantasını alarak kapıya doğru ilerledi.Çağkan arkasından adını yüksek sesle bağırmasına rağmen bir kez bile orada öylece bıraktığı adama bakmadan sokak kapısını çarparak çıktı.
Seslice inleyerek oturur pozisyonda olduğu yatağında kendini geriye doğru bırakarak soğuk yastığa kafasını gömdü.
"Kahretsin.." diye sessizce fısıldadı adam yorgun sesiyle "Neler oluyor? Kahretsin.." diyerek cümlesini tamamladı.
İçinde bulunduğu duyguları tanımlayamıyordu Çağkan. Bu duygulara yabancıydı ki; bu yaşananlardan önce bu duyguların varlığından bile haberdar değildi. Bu hissettiği aşk değildi. Genç adam böyle inanmak istiyordu. Hoş, aşık olsa bile bu duygulardan kaçardı. O aşık olmazdı. O bunca yıl kimseyi sevmemişti. O sevmeyi bilmiyordu.
--
Gözlerimi yavaşca araladığımda , güneş doğmak üzereydi. Bu manzarayı kaçırmamak için, yüzümü bile yıkamadan direk balkona koştum. Bu görüntüyü seviyordum. Sanki , bedenimi dinlendiriyor, huzur veriyordu. Yavaşca balkon sandalyelerinden birine kendimi bırakarak gözümü dahi kırpmamaya çalışarak, eşsiz manzarayı izledim.
Içimde ki huzurla , yavaşca banyoya doğru ilerledim ve rutin işlerimi hallederek çıktım. Mutfağa yönelerek kahvaltıyı hazırlamaya başladım. Sıradan bir kahvaltı sofrası gibi değilde, daha çok bir kadın eli değmiş gibi özenle hazırlamıştım fakat yerde gördüğüm saç tokasıyla bütün mutluluğum söndü. Masanın altına eğilerek saç tokasını elime aldım ve incelemeye başladım. Üzerinde garip figürler vardı. Yavaşca burnuma doğru götürdüğümde , bu saç tokasının Güzel Kadın'dan başkasının olamayacağını anladım. "Sanki evime başka girip çıkan var", diyerek moralimin iyice bok olmasını izledim.
Büyük bir mutlulukla hazırladığım kahvaltı sofrasının başına uzun süredir dikiliyordum fakat moralim öyle bozulmuştu ki , kahvaltı edecek iştahım bile yoktu. Ama etmezsen hastalığıma hastalık katacağım için, zorlukla masaya oturup iki üç birşeyler atıştırdım.
Hâla tam olarak iyileşememiştim. Sabahki enerjik halimin aksine , kendimi o kadar yorgun ve bitkin hissediyordum ki. Bunun sebebi dün hiç birşey söylemeden ve arkasına dahi bakmadan giden Kadın'ın aklıma gelmeside olabilirdi tabi. "Sanki aklından çıktığı var Çağkan, kendini kandırma." Diye mırıldandıktan sonra yavaşca sofradan kalkarak yatak odama ilerledim. Kahvaltı sofrasını toplayacak halim bile yok, kendimi yatağa atıp, kafamı soğuk yastığa gömerek sonsuza kadar uyumak istiyorum. Çok mu şey sanki?
-
Kapının klasik sesini duyduğumda, şarkı mırıldanarak kapıyı açtım. Karşımda Güzel Kadın duruyordu fakat , kıyafetleri yırtılmış, saçı bozulmuş ve makyajı akmıştı. Şaşkınlıktan ise elim ağzıma gitmişti.
"Aman Allah'ım, noldu sana böyle?""Ne olmuş, Çağkan?" Diye ciddi bir ifadeyle sorarken, cümlesini bitirmesiyle acı dolu, biraz da zorla atılmış kahkahalarından birini attı.
"Gir içeri, çabuk." Diye korkuyla fısıldadığımda , bu cümleyi hiç söylememiş gibi ona yaklaşarak, bir kolumu bacağının altından geçirken, diğer kolumuda sırtının altına doğru uzatıp kavradığımda, acı dolu bir inleme döküldü dudaklarından.
"Ah, özür dilerim. Deren, çok özür dilerim."
Baş barmağını ve işaret parmağını çeneme getirerek yere eğmiş olduğum başımı kendisine doğru çevirdi. Diğer elini ise kalbime uzatarak konuştu.
"Çok iyi kalplisin." Diye konuştuğunda anlamayarak ona baktım. Nereden çıkmıştı şimdi bu?
Acı dolu bir gülüş daha döküldü dudaklarından. Elini kalbimden çekmeyerek devam etti.
"Ama ben asla burda olamayacağım, hiç bir zaman." Derken işaret parmağıyla kalbimin üzerine hafif bir baskı uyguluyordu. Birşey söylemek için ağzımı aralamıştım ki, eliyle beni susturdu.
"Sus, ben konuşacağım." Diye yalandan bir sinirle homurdandı.
"Biliyor musun?" Duraksadı ve ardından devam etti. "Ben hiç sevilmedim. Senin gibi kalbi güzel adamlar, hiç sevmedi beni."
"Deren, şuan bunların zamanı değil." Sözümü kesmemesi veya beni durdurmaması için hızlı konuşmuştum.
"Hayır tam zamanı." Uzun bir süre bekledi. Acı çekiyor gibiydi.
Ardından son konuşmalarını yaptı. "Ben ölüyorum , Kalbi Güzel Adam." Diye cümlesini tamamladığında, kollarımda cansız bir beden yatıyordu. Yavaşca dizlerimin üzerine çöktüğümde , göz yaşlarım yanaklarımı istila etmeye başlamıştı.
Acı bir şekilde fısıldadım." Deren?"
Verilen tek cevap ise karanlığın sessizliği oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜZEL KADIN.
RomantikSabah aniden kalkarak yan tarafıma baktım fakat yoktu. Kafamı pencereye çevirdim ve bakakaldım, hayali bir parmağın bıraktığı yazıya pencere camının buğusuna "HOŞÇAKAL"...