²

500 57 8
                                    

"İşimiz gücümüz yok sabahın köründe okula gidiyoruz." okulun bahçesine girmiştik ki Hyuka yol boyunca kesmediği sesiyle yine söylendi.

"Beomgyu'nun aşkı için çektiğimiz şeylere bak."

"Abartma Hyuka." dedim son söylediğine karşılık olarak.

Yeonjun dediği gibi bizi erkenden kaldırmıştı. Tabii ben bu durumdan hiç şikayetçi değildim.

"Hayatımda ilk kez bu kadar erken geldim okula." merdivenleri çıkarken Hyuka'nın dediğine kıkırdadım. Bu söylediğinin doğru olduğuna hiç şüphem yoktu. Çünkü neredeyse her sabah derse geç kalırdı ya da ucu ucuna yetişirdi.

"Çantalarınızı bırakıp gelin." Yeonjun'un dediğiyle ikimiz kendi sınıfımıza ilerledik. Ne yazık ki üçümüz aynı sınıfta değildik, Yeonjun bizden farklı bir sınıftaydı.

Ayak seslerimiz boş koridorda yankılanırken hızlıca sınıfın kapısını açtım. Çantalarımızı sıramıza koyduğumuz esnada kalbim hızlanmaya başlamıştı.

"Şiiri getirdin değil mi?" sesi bu sefer küçük bir çocuğunki gibi heyecanlı çıkmıştı.

"Hiç unutur muyum sence?" dedim gülümserken. Gerçekten gece boyu bugünü düşünmüştüm. Hangi şiirimi yazacağıma bir türlü karar verememiş ve defalarca yazmıştım. Taehyun'un tepkisini merak ediyordum. Büyük ihtimalle ilk başta şaşıracaktı ama belli etmeyecekti. Hatta yanlışlık olduğunu bile düşünebilirdi. Tek arkadaşı Soobin'e söyler sonra da umursamazdı. O, beni pek tanımıyordu fakat ben onu sandığından iyi biliyordum.

Çantamdan özenle yazdığım şiirin olduğu zarfı çıkarıp Hyuka'ya uzatırken de aklımdan bunlar geçiyordu.

"Vay canına, kendini aşmışsın Beomgyu. Bu kadar romantik olduğunu bilmiyordum." şiiri okuyan arkadaşımın tepkisine gülüp omzuna yavaşça vurdum. Biraz utanmıştım. O da anlamış olacak ki fazla üstelemedi.

"Hadi Yeonjun'un yanına gidelim artık." sınıftan çıkarken içimdeki şüphe tohumları yeniden filizlendi. Daha önce de yazdığım şiirleri Taehyun'un sırasına bırakmak için denemelerim olmuştu fakat hiçbirinde bu kadar yaklaşmamıştım.

"Alt tarafı çantanızı bırakıp gelecektiniz."

"Patlama." dedi Hyuka, Yeonjun'un bu hâline.

"Hadi şiiri koyun da kantine gidelim. Açım ben."

"Yapmasak mı?" dedim kızacaklarını bile bile. Ama elimde değildi. İstemeden endişe ediyordum.

"Beomgyu yine başlamayalım." Yeonjun'un dediğiyle dudağımı ısırdım. Haklıydı fakat içimden bir ses sürekli Taehyun'un anlayacağını söylüyordu.

"Bak Beomgyu." Hyuka ellerini omuzlarıma koyup beni kendine çevirdi.

"Taehyun'un hemen anlamasından korktuğunu biliyoruz ama bu imkansız. Boşuna endişe ediyorsun. Üstelik senin için sabahın köründe uykumdan uyandım. Yapman gereken tek şey şu aptal zarfı, platoniği olduğun aptal çocuğun sırasına koymak ve sonra sınıftan defolup gitmek." tek nefeste söyledikleriyle şaşırdım. Hyuka erken uyandığı için gerçekten sinirliydi...

"Haklısın." dedim Taehyun'un sırasına ilerleyip.

"Ben koyamayacağım sanırım." Hyuka'nın derin nefes aldığını duymamla daha da gerildim.

"Bu kadar kolay işte." dedi Yeonjun elimden zarfı alıp sıraya koyduğunda.

"Nihayet. Hadi kantine inelim. Ben de açım. Malum, hemen okula gelelim diye kahvaltı yapamadım." Hyuka'nın kapıya yönelmesiyle biz de peşinden ilerledik. Belli etmesem bile onlara minnettardım. Çünkü onlar olmasa asla Taehyun'un yanına yaklaşamazdım. Ne olursa olsun beni hep desteklemişlerdi.

starry eyes, taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin