"Ben de mi katılsaydım kulübe?" diye sordu Yeonjun. Fotoğrafçılık kulübünün bizi geziye götüreceğini öğrendiğinden beri sürekli bu soruyu sormuştu.
"Yeonjun, kaç defa söyleyeceğim? Çok geç artık." geldiğimizden beri yemek hazırlamak yerine sadece konuşuyordu.
"Ama ben de gelmek istiyorum!"
"Yeonjun, lütfen önce yemek yiyelim yoksa açlıktan öleceğim. Hem bizi evine getiriyorsun hem de aç bırakıyorsun, ne biçim ev sahibisin?" Hyuka'nın konuşmasıyla onu onayladım.
"İyi tamam." diyerek yattığı koltuktan kalktı Yeonjun. Ilsan Gölü Parkı ile Incheon Grand Park'a gidecektik ve gezi, sadece kulüptekiler içindi. Elimde olsa ikisini de götürürdüm fakat yapacak bir şeyim yoktu.
"Boş ver Yeonjun ne yapacaksın orada zaten? Hem sen daha önce görmüşsün. Garibim Beomgyu ikisini de görmemiş." dedi Hyuka mutfağa girdiğimizde. Kafama sarılıp ağlıyormuş gibi yapmayı da ihmal etmemişti.
"Demek üç gün yoksun." diye de ekledi burnunu çekip.
"Çok mu özleyeceksin beni?" dedim kollarından kurtulduğumda.
"Neyini özleyeyim? Mutluluk gözyaşları bunlar, üç gün kafa dinleyeceğim." dalga geçmesiyle güldüm ve Yeonjun'a yardım etmek için ne yaptığına bakmaya başladım. Sanırım Bulgogi yapıyordu. Benim yemekle aram pek iyi değildi fakat Yeonjun gayet iyi yemek yapabiliyordu. Tek sorun üşengeçliğiydi.
Hazırladığı sosla eti marine ettikten sonra kabı buzdolabına koydu. Hyuka'yla yüzümüz düşerken mızmızlanmaya başladım. Bazen, hatta çoğu zaman ben de çocukluk yapıyordum.
"Bekleyecek miyiz şimdi?"
"Evet, etin bir saat buzdolabında beklemesi gerekiyor." dedi Yeonjun kollarını kavuşturup.
"Ben o zamana kadar açlıktan ölürüm."
"Ben de."
"Bekleyeceksiniz artık."
"Bir saat koltukta boş boş yatıp gezi için yakınacağına yemek yapsaydın şu zamana kadar hazır olurdu." dedi Hyuka ağlar gibi sesler çıkarırken.
"Bulgogi yemek zorunda mıyız?"
"Misafir umduğunu değil bulduğunu yermiş Hyuka." dedi Yeonjun gülerek.
"Yok ben bunu döveceğim."
"Sakin ol Hyuka."
"O kadar açsanız dolaptaki çikolatalardan yiyin." Yeonjun'un konuşmasıyla ikimiz de dolaptan çikolata aldık.
Biz mutfaktaki sandalyelerde otururken Yeonjun soğanları doğruyordu. Ben de ona yardım etmek için ayaklandım ve onun gibi soğanları doğramaya çalıştım. Ama sadece çalıştım çünkü Yeonjun soğanları doğrayış şeklimi görünce eline tava alıp beni kovalamaya başladı. Hyuka bize kahkahalarla gülerken ben hızla, kafama tava yememek için koşuyordum. Salonda birkaç tur attıktan sonra Yeonjun bana kötü bakışlar atarak mutfağa döndü. Ben de arkasından ilerledim.
"Nasıl ev sahibisin sen? Seni annene şikayet edeceğim." dedim kaçmaya hazır şekilde. Hyuka ise gülmekten yerlere yatmak üzereydi.
"Asıl sen nasıl soğan doğruyorsun?" dedi ve işine döndü. Ben de gülmekten gözlerinden yaş gelmiş arkadaşımın yanına oturdum. Biraz öyle oturduktan sonra Yeonjun buzdolabına yöneldi.
"Doldu bir saat." dedi ve buzdolabına koyduğu kabı aldı. İçimden "Nihayet." derken Hyuka'nın da benden farksız olduğunu gördüm.
Yeonjun'un kavurduğu soğanların kokusu mutfağı tamamen sardığında ne kadar acıktığımı daha iyi anladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
starry eyes, taegyu
FanficUzun zamandır platoniği olduğu çocuğun kendisini fark etmesini isteyen Beomgyu, yazdığı şiirleri onun sırasına bırakmaya başlar.