~2. Bölüm~

831 17 16
                                    

Odaya girdiğimde çocuk hâlâ köşede duruyordu. Sözlerime kulak asmadığı için alınmam gerekiyordu ama bunu kafama takmayacaktım.
"Şöyle yapacağız," dedim. "Odaya 20 dakika ekleyeceğim."
Kaşlarını kaldırdı."Ne kadar cömertsin."
Boş gözlerle bana baktı.
"Dur sana göstereyim." Karşısındaki koltuğa geçtim ve karaoke makinesinin kumandasını alıp puan tuşuna bastım. "Şarkı gittiğinde makine, performanslarımıza puan verecek," diye açıkladım." Sen kazanırsan odaya 1 saat ekleyeceğim, bedava. Ben kazanırsam da gideceksin."

Bunu yaparak kendimi bile şaşırtmıştım. 40 yıl düşünsem tanımadığım birisine, benim yaşlarımda ve hayatımda gördüğüm en çekici insana, karaoke yarışmasında meydan okuyacağım aklıma gelmezdi. Ancak jüriden gelen eleştiriden sonra bu konuda bir şeyler yapmaya karar vermiştim bir kere.

Jay amcam haklı olabilirdi. Belki konfor alanından uzaklaşmak ve kendime bir şans vermek fark yaratabilirdi.

O, teklifimi düşünürken, ben bekledim. Aslında iki türlü de kazanacaktı. Para vermediği için önünde sonunda gitmesi gerekecekti. Bu yüzden ya kaçınılmaz sona boyun eğecekti ya da klimalı, konforlu bir yerde fazladan 1 saat geçirecekti.
Nihayet şarkı defterini eline aldı." Pekala.Oynayacağım. Ancak hayal kırıklığına hazır ol. Şarkı söyleme konusunda başarılıyımdır."
Yüzündeki sırıtıştan,1 saatlik zaferinin tadını çıkartacağı belli oluyordu. Ancak onun bilmediği bir şey vardı: sesim iyi olmasa da karaoke makineleri ses perdesine göre puan veriyordu.
Benim ses perdem ise mükemmeldi.
Şarkı defterini, masanın üzerinden bana doğru uzattı." İhtiyacım yok." Kumandayı alıp şarkıcıları isme göre sıraladıktan sonra seçimimi yaptım. Gloria Gaynor'ın " I Will Survive" şarkısının sözsüz versiyonu çalmaya başladı.

Mikrofonu elime alıp ayağa kalktım. Şarkıyı söylemeye başladım. Bunu seçmemin sebebi, temposunun hızlı olmasıydı. Düşünmeye ya da nefeslenmeye vaktim olmamalıydı. Ayrıca " Arkanı dön ve çık. İstenmiyorsun artık" derken de pek zorlanmıyordum.
Şarkı bittiğinde kendimi koltuğa bıraktım. Puanım ekranda belirdi: 95
Çocuk eliyle yavaşça alkışladı." Bu... çok farklıydı."
Nefesim kesilmiş, yanaklarım kızarmıştı."8 dakikamız kaldı. Hemen şarkı seç."
Başımı kaldırdığımda bana baktığımı gördüm. "Sen seç."
"Emin misin?" Defteri elime alıp en son eklenen şarkıları karıştırmaya başladım. "Pişman olacaksın." Amerikan şarkılarında pek seçenek yoktu ama Kore şarkıları son iki sayfayı dolduruyordu. Şarkıcı isimlerini yüksek sesle okudum.

"XOXO mu? Ne komik bir isim bu?" diyerek güldüm.
Yüzünü ekşitti. "7 dakika."
Seçenek çoktu. Güçlü taraf olduğum için neşem yerine gelmişti. "İngilizce bir Kore şarkısı ister misin?"
"Fark etmez."
"Yani noraebang ( şarkı söylenen oda) burası. Kore şarkısı söyleyebilirsin. Ben o konuda pek bilgili değilim sadece."
"Nasıl yani? Milli marşı da mı bilmiyorsun?"
Tereddüt içinde okkalı bir cevap vermek istedim. Birden aklıma geldi. " Bir tane biliyorum."
"Adı ne?" diye sordu.
"Adını bilmiyorum," dedim ve melodisini mırıldandım. Uzun zamandır da dinlememiştim. "Kusura bakma." Bu konuyu açtığım için kendimi aptal gibi hissederek başımı salladım,

"Gohae"
Gözlerimi kırptım."Efendim?"
"İtiraf, şarkının adı bu, çok meşhur."
Ona baktım. Birkaç notadan şarkıyı anlaması, beni şaşkına çevirmişti. " Babamın en sevdiği şarkılardan biriydi."
"Benim babamın da," dedi.
Kaşlarımı çattım."Senin en sevdiğin şarkılardan biri mi?"
"Babamın."
Babalarımızın hayatta olmadığını vurgular gibi konuştuğumuzu fark edince ikimizde sessizliğe büründük.

Uzanıp kumandayı aldı ve dili İngilizceden Hangıl alfabesine çevirdi ve hızlı, kendinden emin hareketlerle tuşlara bastı.
Notalar duyulmaya başladığında içimi bir sakinlik kapladı.
Bu şarkı... Ben, melodiyi ve klavyenin özgün sesini dinlerken çocuk, şarkıya girdi. Nefesim birden kesildi.
Daha önce sözlerine dikkat etmemiştim. Şimdi ise kelimeler ipek gibi etrafımı sarıyordu.

XOXOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin