Gazetecilik son sınıf öğrencisi Gün Aksa Alatan'ın hayatı, emniyet müdürü babasının suç örgütü liderinin peşine düşmesiyle büyük bir çıkmaza dönüşür.
'Katil insandı,
suç şeytana kaldı.'
Varlığı öğrenilen örgüt liderinin oğlunun çıkagelişi düzeni de...
Belki biliyorsun belki de haberiniz yoktur. 2 hafta önce babamı kaybettim. Bu yüzden sıkıntılı bir süreç içerisindeyim.
Bu bölümün hazır olduğunu, daha önce yazıp babamın yoğun bakımdan çıkmasını beklediğim için atmadığımı belirtmek isterim. Şu an ise sadece yorumlarınız en azından kafamı dağıtır mantığıyla paylaşıyorum.
Bölüm uzun, sıkıntılı bir zamanda yazıldığından içime sinmeyen noktlarda var.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
0
N O K T A S I
7. "ÜÇTEN GERİYE"
Bir gece önce.
Gök, tüm gece zamanı giydiren kara bulutlarla kaplıydı.
Koyu kahverengi saçlarının üzerine geçirdiği kapüşonlu hiçbir halta yaramıyordu. Sağanak sayesinde sırılsıklam olması birkaç saniye sürmüştü. Yağmur damlaları şiddetle başından aşağı dökülüyor ve aynı saniyelerde ağaçlar arasına güçlü bir gürültü bırakarak yayıyordu. Diğer geceler gibi geçmiyordu bu gece ve bunun farkındaydı genç adam. Islanmaktan, kıyafetlerinin suyu emerek vücudunu sarmasından ve verdiği hissiyattan da nefret ediyordu. Hava ise buz soğuğuydu; aslında, kalbi de bu kadar soğuktu. Yoğun yağışın aksine, onu diri tutan şey durmaksızın esen yeldi; bu yüzden arası yeterince iyiydi.
Yürüdü. Siyah, kalın taban postallarının etrafına çamur lekeleri dağılıyordu her adımda. Sorun etmedi bu durumu. Başını ağırca kaldırdı ve damlaların silip götürdüğü ama kaybettiremediği arabanın varlığına dikti gözlerini. İki farının asfalta uzandığı aydınlık ayak uçlarına kadar geliyordu artık. Bakışları yeniden önüne döndüğünde gök aniden şiddetle gürlerdi. Umurunda olmadı.
Hâlbuki bir zamanlar, küçük bir çocukken en çok göğün uyutmayan uğultularından korkardı.
Şimdi ise geride korkacak hiçbir şey kalmamıştı.
Tek bir şey bile kalmamıştı.
Kendisi dışında.
Her sabah, ayna üzerinde göz göze geldiği adam mezar yeriydi. Ölümcül bir zehir taşıyordu hareleri. Her sabah aynı yangının fitilini ateşleyen ve alevlerin daha da şiddetle yayarak bünyesini ağır ağır esir düşüren bir savaş yaşanıyordu. Durmaksızın, hastalıklı döngüler ve kafasının içinde dönüp duran yeminlerle.